Dün Türkiye, bir kez daha Avrupa Şampiyonu oldu.
Üstelik tesadüfen değil, şans eseri de değil.
Geçen yıl olduğu gibi bu yılda Ampute Milli Takımımız, finalde İspanya Milli Takımını 6-0 gibi net bir skorla yenerek, Avrupa Şampiyonu oldu.
Öncelikle Ampute nedir onu bilmeyenler için kısa bir tanımlama yapayım. Ampute tıbbı bir terim. Kişinin bazı uzuvlarını bir takım nedenlerden dolayı kaybetmesi ve hayatına öyle devam etmek zorunda kalmasıdır.
Bu tür tanımlama içine giren insanlar, özellikle futbolda kendilerine spor yapmak fırsatı, yarışma fırsatı ve hayatına yeni heyecanlar katma fırsatı buluyor.
Türkiye’de Ampute Milli Takım kurulmasına bundan 16 yıl önce karar verildiğinde Türkiye Futbol Federasyonu’nun aldığı bu kararın ne kadar doğru bir karar olduğunu ise yıllar sonra Avrupa Şampiyonlukları çıkarmasında görüyoruz.
Akşam maçı canlı olarak izlediğimde, çok duygulandım.
Futbol, mücadele oyunudur.
Futbol, akıl oyunudur.
Futbol, heyecanı bol, seyri güzel bir oyundur.
Nitekim Ampute Milli Takımımız ile İspanya Ampute Milli Takımı arasındaki maç da, futbolun bütün saydığım unsurlarını barındıran bir maç oldu.
Mücadele güzel, goller ise birbirinden güzeldi.
Her gol, yeni bir heyecan yaratırken, maçın son dakikalarına doğru 6 -0 sıfır önde giren milli takımımızın geçen yıl olduğu gibi yine Avrupa Şampiyonu olması ise, mutluluğu, gururu çok ama çok yaşattırdı.
Milli Takımımızın içindeki oyuncuların bir çoğunu terör gazisi olduğunu düşündüğümüzde, 19 Eylül’ün Gaziler Günü olduğunu düşündüğümüz de ise bu mutluluk ve gurur daha da katlandı.
‘Helal Olsun’ dedik.
‘Tebrikler’ dedik.
‘Bizim Çocuklar’ dedik.
Her şartta, her ortamda, her yerde Türkiye’ye gurur yaşatan, Türkiye insanına mutluluk yaşatan insanlara bu ülkenin bir vatandaşı olarak minnettarım.
Geleceğin güçlü Türkiye’si, birlik içinde, beraberlik içinde böyle gururlar ve mutluluk yaşamak ve yaşatmaktan geçiyor.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!