TMMOB bir kez daha yineledi: Kıyıların halktan alınmasına karşıyız

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Mimarlık Merkezinde düzenlediği basın açıklamasında Çeşme Projesine itirazını yineledi.

ASYA YAŞARİKİZ / MEDYA EGE - TMMOB İzmir İl Kooordinasyon Kurulu, İzmir Mimarlık Merkezinde bir basın toplantısı düzenleyerek, Çeşme Projesine ilişkin bir açıklama yaptı.

Basın açıklaması öncesi konuşan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sözcüsü Aykut Akdemir, Çeşme Projesini bir kez daha İzmir'in Kanal İstanbulu olarak nitelendirilerek, kentteki 2çılgın' projelere karşı olacaklarını dile getirdi.

Sözcü Akdemir, projeyi kapsayan alan için bakanlığın herhangi bir bilimsel çalışması olmadığına dikkat çekerek "Bizim, İZKA ve bilirkişi raporları dışında hükümetin bölge için hazırladığı herhangi bir bilimsel rapor yok. Yapılacak projenin bir kamu yararı içermediği bilimsel raporlar, bilirkişi raporu ile de ortaya konuldu. Biz bilim insanlarının raporları doğrultusunda burada yapılacak projenin kamu yararı taşımadığını bir kez daha söylüyoruz" dedi.

TMMOB adına basın açıklamasını okuyan Şehir Plancıları Odası Dönem Sözcüsü Yusuf Ekici ise projeyi rant projesi olarak nitelendirerek Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim bölgesi sınırları 2019 yılında belirlendiğini ancak 2020 yılında sınırların yeniden belirlendiğini hatırlattı.

Bu yeni kararla birlikte bu sınırlar içinde, orman olarak tescilli alanlar, kıyılar, deniz alanı ve koruma alanları, mera alanları, tarım alanları ve hatta Carufa Adası da dahil edilerek, önceki 11 adet turizm alanı ile birlikte Yarımadanın %40’ına tekabül eden bir bölge turizm alanı olarak ilan edilmesine şu sözlerle tepki gösterdi; "Çeşme Yarımadasında mevcut devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanların tümünü, 47 km kıyı alanını, yarımadanın kuzey ve güneyinde 4.000 hektarı bulan deniz alanlarını ve bu alanlardaki beş adet adayı, 4,293 hektar orman alanını, 600 ha. mera alanı, içme suyu koruma havzalarının tamamını, bölgedeki doğal koruma alanlarının %70’ini, nitelikli tarım alanları ile zeytinlik alanları, kültürel ve arkeolojik miras alanlarını, yarımadada yerleşim alanları dışında kalan alanların tamamını içeren 16.000 hektarlık (22400 futbol sahası büyüklüğünde) devasa kamu arazisini kapsamaktadır. Bu devasa kamu arazisi ve deniz alanları yatırımcılara irtifak hakkı tesisi suretiyle tahsis edilerek bu alanın tümünde ve adaları da içeren deniz alanlarında halkımızın girişine kapalı imtiyazlı bir azınlığın kullanımına özgülenmiş, girişi denetimli, bağımsız özel bir yetki alanı oluşturulacaktır. Bu devasa kamu arazisinin ve deniz alanlarının irtifak hakkı sahibine devri karşılığı alınacak bedel kamu harcamaları için kullanılamayacak sadece alanın alt yapı yatırımlarına harcanabilecektir. Yani irtifak bedeli dahi kamuya değil yatırımcının hizmetine sunulacaktır."

Ekici, öte yandan bu devasa kamu arazisi ve deniz alanlarının yatırımcılara irtifak hakkı tesisi suretiyle tahsis edilerek bu alanın tümünde ve adaları da içeren deniz alanlarında halkın girişine kapalı imtiyazlı bir azınlığın kullanımına özgülenmiş, girişi denetimli, bağımsız özel bir yetki alanı oluşturulacağına dikkat çekti.

Ekici şunları aktardı; "Yarımada; arkeolojik sit, doğal sit alanları, orman, tarım alanları, sulak alanlar, koruma alanları, endemik türler, su kaynakları gibi ekolojik ve biyolojik çeşitliliği ile son derece özel bir bölge. Yarımada Bölgesi kapsamında yapılan Doğal Sit derecelerinin değiştirilmesi süreçlerinde de koruma kaygısından çok alanın korunması gereken özel değerlerinin tahribatı ve yok olmasına yol açacak yapılaşma ve faaliyetlere izin verecek şekilde sit statülerinin düşürüldüğü gerçeği ile karşı karşıyayız. Bölgede gerçekleştirilen ve geçmişte de davacı olduğumuz doğal sit statülerinin değiştirilmesi kararlarının, yine TMMOB olarak da davacısı olduğumuz Turizm Alanı İlanı Kararı, Çeşme Projesi gibi süreçler ile ilişkisi ve bu ve benzeri projelere yönelik ardışık etki yaratacak izinler ilişkisi aynı zamanda kurumsal yürütülen bir tahribatın da parçasıdır. Bu noktada yapılan uygulama ile bölgede izin verilen ve önü açılan faaliyet ve yatırımlar mevcut doğal ve ekolojik yapıyı bozacağı gibi getireceği ilave çevresel yükler ve ihtiyaçlar ile de bölgenin son derece kısıtlı olan kaynaklarına yönelik de ilave baskılar yaratarak kirletici etkiler oluşturacaktır. Her mevzuat düzenlemesinin altında kamu yararı taşımayan, kentlerimiz, doğal yaşam alalarımızın tahribine yol açacak uygulamaların önündeki engelleri kaldıran mekanizmalar olarak karşımıza çıktığı bugünlerde bu uygulamaların geri dönülemez sonuçları olacağı çok açıktır.Bu devasa kamu arazisinin ve deniz alanlarının irtifak hakkı sahibine devri karşılığı alınacak bedel kamu harcamaları için kullanılamayacak sadece alanın alt yapı yatırımlarına harcanabilecektir. Yani irtifak bedeli dahi kamuya değil yatırımcının hizmetine sunulacaktır."

Anayasa’nın 135. maddesinde TMMOB’a tanımlanan yetki ve görevleri de hatırlatan Ekici, "Anayasa’nın 135. maddesinde TMMOB’a tanımlanan yetki ve görevler kapsamında halkımızın geleceğini tehlikeye atacak hiçbir kent suçuna karşı sessiz kalmayacak, toplumun ve doğanın ortak yararı için mücadelemize inatla devam edeceğiz. Kamuoyu tarafından da bilindiği üzere meslek odalarımız, kamuyu ilgilendiren her uygulamayı bilimsel ve hukuki yönden inceleyerek, uygulayıcısı kim olursa olsun, kamu yararına hizmet etmeyen uygulamalara itiraz etmiş ve davalar açmıştır; açmaya devam edecektir" diye konuştu.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yerel Haberleri