Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası, orman yangınları hakkında basın açıklamasında bulundu.
"Ülkemizin farklı bölgelerinde son zamanlarda artan ve bir felakete neden olan orman yangınları canlarımızın ve doğal alanlarımızın kaybına sebep olmuş; canlıların yaşam alanlarında bir kıyım gerçekleştirmiş ve insanları yerlerinden etmiştir.
Doğanın ve emeğin sınırsız sömürüsüne dayalı kapitalist ekonomi politikaları, dünyanın her bir noktasında iklim krizlerini kaçınılmaz hale getirmiştir. Ülkemiz de yıllardır benimsemiş olduğu hatalı kentleşme politikalarının bir sonucu olarak, giderek artan ve görünür hale gelen iklim değişikliğinin etkisi altındadır. Her yıl, doğal varlığımız olan on binlerce hektar orman alanı insan ve doğa kaynaklı çıkan yangınlarda yok olmakta, yangınların etkisiyle ekolojik denge bozulmakta, yaban hayatı, biyolojik çeşitlilik ve tüm ekosistem hasar görmektedir. Bu bozulma, doğal afetlerin sayısını da artırmaktadır.
Doğal orman yangınlarının yanında insan kaynaklı yangınların ortaya çıkışı ve yarattığı zarar bir yandan da diğer ekonomik sektörleri kapsayacak biçimde kentleşme ile doğrudan ilişkilidir. Bilindiği üzere, ülkemiz dünya üzerinde orman yangınlarının en yoğunlaştığı Akdeniz iklim kuşağı içerisinde yer almaktadır. Bu gerçeklik kendini bize sürekli yaşadığımız yangınlarla hatırlatırken kentleşme, tarım, turizm ve sanayi politikalarımız ülkemizde yangın riskini gözeterek ele alınmamaktadır. Yangınların en çok görüldüğü kıyılarımız hala yoğun bir şekilde ikinci konut, turizm, sanayi ve madencilik gibi sektörlerin baskısı altındadır. Küresel iklim değişikliğinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yangın riskini her geçen gün artıracağı somut bir gerçeklikken, bu riskin en çok tehdit ettiği bölgeler olan kıyılarda yangın riskini düşürecek biçimde yapılaşmayı ve insan kullanımını azaltacak kapsamlı politika ve planlar halen üretilmemektedir. Merkezi ve yerel otoritelerce üretilen planların hiçbirinde kıyı bölgelerindeki yangın riski gözetilmemekte, sadece rant odaklı bir yaklaşımla bu alanlar yoğun şekilde yapılaşmaya ve kullanıma açılmaktadır. Orman alanlarında insan faaliyetlerini yoğunlaştıran bu kararlar, hem yangın riskini arttırmakta hem de ortaya çıkan mekansal örüntü sebebiyle yangın zararlarını artıracak biçimde şekillenmektedir.
Kamusal varlıklarımız olan ormanlarımızı yangınlardan korumak üzere gerekli tedbirleri almak öncelikle kamu idarelerinin ve ardından tüm yurttaşların ortak görevi ve sorumluluğudur. Orman alanlarının gelecek kuşaklara aktarılması için bütünlüklü müdahale eylem planlarının ilgili idareler tarafından hazırlanması gerekmektedir. Yangın öncesinde, yangın riskini azaltacak tedbirlerin hayata geçirilmesi gerekirken, yangın sonrası için yapılan fidan dikim çağrıları veya bağış kampanyaları yeni olası yangınların önüne geçmek için yeterli değildir. Diğer Akdeniz kuşağı ülkeleri gibi ülkemizde de iklim krizinin etkisiyle yangın riski oldukça yüksek bir duruma gelmiştir. Olası yangınlarda oluşacak can ve mal kayıplarını en aza indirmek için insan faaliyetlerinin sınırlandırılması, orman içi yerleşmelere yönelik gerekli koruma tedbirlerinin alınması, ormanların turistik veya rekreasyon amaçlı kullanımlarının sınırlandırılması gibi bütünlüklü bir programın uygulanması gerekmektedir. Bununla birlikte, 2B arazilerinin tahsisi, Turizm Teşvik Kanunu`nda yapılan değişikliklerle orman alanlarının turizm yatırımları için gözden çıkarılması gibi orman kaybına ve orman-insan etkileşiminin artmasına sebep olan kararlar, bugün yaşanan yangınların temel sebebidir. Son bir haftada Akdeniz iklim kuşağında yer alan ülkelerde gerçekleşen yangınlara nazaran ülkemizde bu yangınların felakete dönüşmesinin ardındaki neden bahsedilen eksiklikler ve ormana yaklaşımdaki kusurlu politikalardır. Bu politikalardan bir an önce vazgeçilmelidir.
Bugün geldiğimiz noktada, iklim değişikliğinin giderek artan etkileri, turizm ve imar rantının doymak bilmez iştahı, insan ve doğa kaynaklı diğer yangın sebepleri ile mücadele edebilmek üzere, sürdürülebilir bir orman koruma, geliştirme ve yönetim politikasının kamu yararı perspektifi ile ortaya konulması ve uygulanması acil bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu yaklaşım doğrultusunda yangında kaybettiğimiz alanların ıslahı için bu konularda uzman bilim insanlarının etkin olduğu bir kurul aracılığıyla yangın önleme tedbirleri, yangın esnasındaki koordinasyonun sağlanması, yangın sonrasında bilimsel doğrular ışığında gerekli kararların alınması; orman ekosistemine aykırı olan uygulamalardan kaçınılması gerekmektedir.
Son olarak, son bir haftadır büyük bir üzüntüye ve kahredici görüntülere sebep olan yangınları üstlendiği açıklanan; ekolojik değerlere düşmanlık üzerinden söylem üreten halk ve doğa düşmanı grupları en sert biçimde kınıyoruz. Bununla birlikte ırkçı saldırı ve söylemlerde bulunan sivil kişilerin de bir an önce kontrol altına alınmasını; ırkçılık ve faşizm üreten bu kısır döngüden kurtularak iklim krizi sebebiyle tüm Akdeniz kuşağında devam eden yangınlara dair bilimsel, akılcı politikaların bir an önce hayata geçirilmesini talep ediyoruz."