Açıkçası bu ülkenin gündeminden öyle sıkıldım ki.
Dünyanın farklı bir köşesinde insanların dert edindiği konuları düşündükçe Türkiye’deki kısır tartışmalar insanı sıkmasın da ne yapsın?
Siz basında çalışmayanlar da eminim çok sıkıldınız.
Bir de bizi düşünün; hem bu mesleğe bunları göğüs gererek girmiş (gerçekten göğüs germe; son yıllarda saçlarım hızla beyazlıyor çünkü; üstelik sadece B-12 eksikliği değil ) hem de gündemi 7/24 takip eden biri olarak sıkılmamı af buyurun. (Sanırım bunlar için, emekliliğimde yıpranma payı alıcam(!))
Parantez içinde ünlem işareti neden kullanılır bilenler kaldı mı, bilmiyorum.
Parantez içi ünlem işareti demişken...
Her gün gelen basın bültenlerinde öyle hatalar görüyorum ki; ömrümden ömür gidiyor.
ÖSS sonuçlarımı paylaşabilirim.
(2005 Karşıyaka Lisesi Resim Bölümü’nden mezun oldum. Karşıyaka Lisesi’nde sanırım tek resim bölümü biziz. Çünkü o bölümü imza toplaya toplaya açtırdık. ÖSS Türkçe’de 4 yanlışım vardı sanırım. Hadi aradan 20 yıl geçmiş, yanlış hatırladım diyelim (ki hiç sanmıyorum) 5 olsun.
Dileyen lisans diplomamı Uludağ Üniversite’mden (kafasının üstünde hayali bir sineği kovalıyormuş gibi tiki olan Fen Edebiyat Fakültesi’nin Öğrenci İşleri memuru abi mesela) ve okul arkadaşlarımdan teyit edebilir. (çoğu, Instagram arkadaş listemde var)
Türkçe dilini çok seven, üniversitede zorunlu 4 yıl Osmanlıca okuyan, (büyük büyük dedelerim Sakız ve Girit adalarında yatıyor. Ama öyle olmasaydı da mezar taşlarını okuyabilirdim. Bir gecede cahil kalmadım) seçmeli eski Yunanca dersi alan biri olarak, dile meraklı ve dili seven biriyim.
(Yapabilsem, Tahran Üniversitesi’ne öğrenci değişim programıyla gidip Farsça öğrenmeyi de çok isterdim. Ama İzmirlilikten üşendim.)
Misal yayınlamam gereken bir metin geliyor, tırnak işaretinin biri sağa, biri diğeri sola bakıyor.
Merak edip soruyorum: Bu sizin tarzınız mı, yoksa Türkçe mi bilmiyorsunuz?
Misal her yerde ünlem işareti... Öyle olunca fikri olmayıp da bağıran insanlar canlanıyor gözümün önünde.
Uğur Mumcu’nun da bir sözü vardı “Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olunmaz” diye...
Bu açıdan hem Türkçeyi çok sevip hem de dille ilgili bir işte çalışan biri olarak bence sıkılmaya hakkım var, af buyurun.
Şimdi tüm bunlarla muharebede (Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok) gibi hissedip aklıma hep şu şarkı geliyor: Hey Jude, don’t be afraid.
Tam da bu yüzden sıkıldım diyorum.
Çünkü Yoko Ono, eşi John Lennon’un bir ses kaydını 98 yılında Paul McCartney’e vermiş The Beatles bu ses kaydıyla yeni bir şarkı üretememiş. Hatalı kayıtlar çıkmış. Oysa şimdi öyle değil.
The Beatles üyeleri yapay zekayı kullanarak, Lennon’un ses kaydıyla yeni bir şarkı üretmiş üretti.
Biz, The Beatles seviciler, o müzik yerine başka bir müzik (Kişisel olarak Hey Jude ve Norwegian Wood parçalarının üstüne çıkan şarkıların olmadığını düşünüyorum) koyamayanlar için bu bir Rönesans.
Hani “Müridi olaydım” denilecek türden. (Bu terim için biraz sanat tarihi kitapları kurcalamak lazım; Doğan Kuban’dan başlayabilirsiniz.)
Mimar Sinan, Ayasofya’nın kubbesini ömrü boyunca aşmayı denedi de ustalık eseri Edirne Selimiyesi’nde aştı ya onu... İşte öyle bir şarkı geldi The Beatles’tan.
Yazının başında da söylediğim gibi ülke gündeminden bu yüzden sıkıldım.