Ofise yakın yerlerde biraz güneş alıp, biraz da vatandaşlar sohbet ederken kaldırım üstünde, karşısındaki 6-7 katlı binaların ellerinde cep telefonuyla fotoğraflarını çeken 3 genç kızı ben gibi herkes fark etti.
Sohbetin kesildiği, gözlerimizin ‘Ne yapıyor bunlar?’ bir çekenlere, bir de çekildiğini düşündüğümüz yere doğru baktık.
Kimimiz turist dedik ama turistler 6-7 katlı klasik bir apartmanı neden çeksin ki dedik, tarihi değeri, tarihten gelen bir ederi yok.
Kimimiz, satış elemanı olduklarını düşündük, pazarlama alanların fotoğraflayıp, yer tespitinde bulunduklarını düşündü ama ellerinde pazarlayacakları mal yoktu.
Sorular çoğaldıkça, fotoğraf çeken genç kızların ne yaptığı konusunda fikirler de çoğaldı.
Bu sorunun en net cevabı ise onlardaydı.
Yanlarına yanaştım ve neyi çektiklerini, neden çektiklerini sordum.
Genç kızlar mimar olduklarını, şehirlerdeki değişik mimarı yapıların fotoğraflarını çekerek kendilerine görsel arşiv ve birikim yaptıklarını söylediler.
Çektikleri apartmana baktım, sıradan apartman olmanın dışında bir şey dikkatimi çekti, 6-7 katlı apartmanın önünde, bir metrekarelik alanda birer tane çam ağaçları.
Genç mimarlara dedim ki, ‘Gördüğünüz koca bina ama o binanın önünde ayakta durmaya çalışan, bir metre karelik toprağın için sıkışmış çam ağaçlarını görüyor musunuz? Şehirlerimiz beton yığınına dönmesinin sebebi sizler değilsiniz biliyorum ama gelecekte daha yaşanabilir şehirlerin temeli sizlersiniz’
Kızlar fark ettikleri çam ağaçlarını benim bu sözlerimle daha da çok fark ettiler.
Biraz sohbet ettiğimizde, onlarda yaşanabilir şehirlerden yana olduklarını belirttiler ama yapımcı firmaların bu konuda hassas davranmaları gerektiğini, onların dinlemeleri gerektiğini söylediler.
Genç mimarlarla aynı fikirde olmaz güzeldi.
İnşaat yapan firmalarla da dilerim bir gün aynı fikirde oluruz.
Ne kadar beton döktüklerini, ne kadar kat çıktıklarını, ne kadar para kazandıklarını düşündükleri gibi ne kadar ağaç diktiklerini, ne kadar yaşanabilir, yeşil alan ayırdıklarını da düşünürler.
Bu güzel düşünceler geleceğin Türkiye’sinde yaşayacak, yaşamaya çalışacak çocuklarımız için.
Yoksa onlara bir tavuk göstermek, bir tutam ot yoldurmak, dalından bir elma gösterebilmek için kilometrelerce uzaklara gitmek zorunda kalırız.
Mutlu hafta sonları.