Hiç yaşayamadığın bir
hayatın içinde var olmak
nasıl birşeydir bilir misin? sen.
Peki ya; senden çalınan koca bir hayatın arkasından sessizce bakmayı?
İlk çocukluğumu çaldılar benim..
Bilyelerimi, rengarenk uçurtmalarımı ellerimden aldılar.
Pamuk şekerin tadını hiç
bilemedim mesela.
Kırıldığı için ağladığım bir oyuncağım,
Bayram sabahları başucumda
giyilmeyi bekleyen pabuçlarım,
olmadı benim.
Daha çocukluğumu anlayamadan,
gençlik gelipte kapımda belirince;
Kanıma deli bir kanın dolmasını,
ilk heyecanları, ilk aşkları, ilk sevilmeleri,
Yürek çarpıntısını , kaçamak bakışları,
Heyecandan titreyen dizleri,
Saatlerce ayna karşısında
geçirilen vakitleri,
Yüzümde çıkan ilk sivilcenin kederi,
Nasıl? bir şeydir bilemedim hiç.
Gençliğim kapılarda kaldı benim.
Eşikten bana bakıp giden bir gençlik!
Dünyanın yükünü bir çuval
içinde sırtıma verdiklerinde,
ekmek davasına düştüğümden beri; ağlamayı da gülmeyide
yasak etti hayat bana..
Niye? dünyaya geldiğimi,
neden? yaşadığımı,
bilemediğim günlerimi saydım hep..
Benden bihaber insanların içinde kavgamla başbaşa kaldığım,
yaşamaya çalıştığım,
Ama bana hiç gülmeyen bir dünyaya,
bir taraftanda tutunmaya çabaladım hep.
Bu mücadelenin içinde,
umudunu yarınlara ekmeyi öğretti
hayat bana.
Hep, hep ertesi günlere kalan umutlar!