Geçtiğimiz yıl 17 Mart tarihinde kutlanan Dünya Uyku Günü, bu yıl da 19 Mart tarihinde gerçekleştiriliyor. Uzmanlar, sağlıklı bir uykunun sağlığın temelini oluşturduğuna dikkat çekiyor. Konuya ilişkin konuşan Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, uyku bozukluğunun kalp yetmezliği, hipertansiyon ve ritim bozuklukları gibi birçok hastalık üzerinde olumsuz etkiye sebep olduğunu belirtti. Başhekim Sarıkaya, “Uyku kalitesin arttırırken altta yatan bir hastalık var mı? Bizim uykuyla ilgili bir problemimiz var mı? Uyku apne sendromu var mı? Bununla ilgili mutlaka uzman hekimlerin görüşlerine başvurmamız gerekiyor. Özellikle evde uyuduğumuzda bunu öngören bir belirti olduğunda uyku anında nefes durması veya gün içinde aşırı yorgunluk ve benzeri durumlar olduğu zaman mutlaka profesyonel bir ekip tarafından değerlendirmek gerekiyor. Uyku deyip geçmemek lazım, aslında sağlıklı uyku sağlığın temelini oluşturur” dedi.
“UYKU HASTALIKLARI HAYATİ ÖNEM ARZ EDER”
Klinik Nörofizyoloji Uzmanı Dr. Leyla Köse Leba ise fiziksel, ruhsal ve beyinsel olarak normal bir yaşantı sürdürülebilmesi için kaliteli bir uykunun uyunması gerektiğini belirterek, “Gün içerisinde yaşadığımız bütün deneyimlerin düzenlenmesi, duygusal olarak yaşadıklarımızın düzenlenmesi, fiziksel yorgunluğumuzun atılması ve öğrendiğimiz bilgilerin hafızaya kaydedilmesi için uyku oldukça önemlidir. Bazı uyku hastalıkları hayati önem arz eder. Uyku hastalığının olması kişinin ömrünü kısaltır ve yaşam kalitesini bozar. Uyku bozukluğu olan kişiler nasıl semptomlarla bizim karşımıza gelir? Öncelikle uykuya dalamama, kaliteli uyuyamama, sık sık uyanma şikayetiyle karşımıza gelebilir. Diğer taraftan çok aşırı uyuma, normal uyulması gereken süreden daha fazla uyuma, gün içerisinde aniden uyuyakalma şikayetleriyle karşımıza gelebilir. Aynı zamanda horlama, gece nefes durması, boğularak uyanma şikayetiyle de karşımıza gelebilir. Kişinin gün içerisinde aşırı yorgunluğu, konsantrasyon bozukluğu, dikkat dağınıklığı unutkanlığı varsa da mutlaka altta yatan bir hastalık var mıdır diye sorgulamak gerekir. Ayrıca ilaçlarla kontrol altına alınamayan tansiyon hastalığı, şeker hastalığı, kalp hastalığı varsa da altta yatan bir uyku hastalığı var mıdır diye araştırmak gereklidir” diye konuştu.
Uyku bozukluğu olan hastaları öncelikle uyku polikliniğinde değerlendirdiklerini dile getiren Leba, “Polikliniğimizde hastalarımızın hikayelerini dinliyoruz, muayenelerini yapıyoruz ve gerekli ise de polisomnografi dediğimiz uyku testlerini uyku laboratuvarlarında değerlendiriyoruz. Uyku apnesi hayati tehlikesi olan, sinsi seyreden, uyku esnasında tekrarlayan, uykuda nefes durması ataklarıyla seyreden bir hastalıktır. Hastalar bize horlama, boğularak uyanma, gece nefes durması şikayetiyle gelir. Sabah uyandığında ağız kurulu baş ağrısının olması, gündüz uyku halinin olması, gece sık sık idrara çıkma, baş boyun bölgesinde terleme şikayetleriyle karşımıza gelebilir” şeklinde konuştu.
“UYUYAMADIĞIMIZ ZAMAN DA YATAĞI TERK ETMELİYİZ”
Sağlıklı bir uyku için; hem ısı hem ses hem ışık hem de fiziksel olarak uygun bir ortamın olması gerektiğine dikkat çeken Leba, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yatak odasında uyumak dışında başka bir faaliyetin yapılmaması gerekir. Örneğin yemek yemek, televizyon izlemek, kitap okumak, müzik dinlemek gibi. Uyumadan önce birkaç saat öncesinden hem fiziksel hem de ruhsal olarak biraz sakinleşmeli rahatlamalı ve uykuya hazır hale geçmeliyiz. En az 6 saat önceden çay kahve tüketimini kesmeliyiz. Uykumuz geldiği zaman yatağa geçmeli ve uyuyamadığımız zaman da yatağı terk etmeliyiz. Yani uyumak için yatakta kalıp kendimizi zorlamak aslında uykuyu kaçırıcı bir eylemdir.”