Doering, “Kişi bir kısır döngü içine girer, yaşam kalitesi bozulur. Eğer olması gerekenden abartılı ağrı davranışı varsa, psikoloji çerçevesinde de değerlendirilmelidir. Bu döngü ya ağrı ya da psikolojik tedavi ile bozulabilir” dedi.
Aniden çıkan akut ağrıların, genellikle bir alarm niteliğinde olduğunu ve tedavisi yapılınca geçtiğini belirten İzmir Kent Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Birgül Gökçe Doering, insanı canından bezdiren kronik ağrıların psikolojik boyutuna dikkat çekti.
Ağrının kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkilediğini, beraberinde yetersizlik duyguları, iş göremeyeceği inancının gelişmesine neden olduğunu kaydeden Doering, “Kişide uyku bozuklukları, kaygı veya depresif duygu durum oluşabilir” diyerek, “En sık rastladığımız ağrılar; gerilim tipi baş ağrıları, migren, fibromiyalji (yaygın ağrılar), yüz ağrıları ve nöropatik ağrılardır. Ağrı duyumu, kişiye özgüdür. Kimsenin ağrısı, bir diğeri ile aynı değildir. Ağrı eşiği, ağrı toleransı, ağrı davranışları farklılık gösterebilir. Ağrı ölçülemez. Sağlık profesyonelleri için kişinin bildirdiği ağrı şiddeti geçerlidir. Ancak, bildirilen ağrı şiddetine eşlik eden ağrı davranışları değerlendirilir. Ağrı davranışları, kültürel öğeler içerir. Ağrı duyumu sinir uçları tarafından beyne işlenmek üzere taşındığında kişinin daha önceki deneyimleri ve öğrenmeleri de devreye girer. Ağrı sırasında yumruklarını sıkma, dudaklarını büzme veya başını tutma, başını sıkma, belini tutma, belini eğme gibi ağrı davranışları öğrenilmiştir. Bu davranışlarla birlikte kişinin ağrı şiddeti değerlendirilebilir” şeklinde konuştu.
Dünya Ağrı Birliği (IASP) Üyesi de olan Doering, “Olması gerekenden abartılı ağrı davranışı ise psikoloji çerçevesinde ele alınarak değerlendirilecek bir durumdur ve son zamanlarda sıklıkla sorulan ‘psikolojik ağrı var mıdır?’ sorusuna bir yanıt olabilir. ‘Kişi bu tutumuyla yardım çağrısı içinde’ diye yorumlanabilir. Farklı bir psikolojik durum ya da sorun, ağrı yolu ile ifade edilmeye çalışılıyor olabilir.
Ayrıca kişi bu durumun farkındalığına sahip görünmeyebilir de. Bu tablo ile gördüğümüz, kişilerin yardım çağrısı fark edilip, gereken tedaviler ve destek yapılmalıdır. Maalesef depresyon ve kaygı, ağrı şiddetinin ve sıklığının daha yüksek algılanmasına neden olur ve kişi bu döngüden kendini kurtaramayacağı inancını geliştirebilir. Kişi bir döngü içindedir. Ya ağrı tedavisi ya da psikolojik tedavi başlanarak bu döngü bozulur ve kişi periyodik bir takiple bu durumdan çıkarılabilir” ifadelerini kullandı.