CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, Adalet yürüyüşünün ardından, sosyal medya hesabından, ‘’UZUN BİR YOL SONUNDA UMUT DENİZİNE ULAŞMAK’’ adlı yazıyı takipçileri ile paylaştı. Adalet yürüyüşünün doğru okunması gerektiğini vurgulayan Bayır, ülkeyi yönetenlerin, hiçbir zaman temsil ettiği halktan daha büyük olmadığına da dikkat çekti.
İşte o yazı;
UZUN BİR YOL SONUNDA UMUT DENİZİNE ULAŞMAK
Tarih boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan bir milleti yok saydılar. Cumhuriyet değerlerine, ülkenin demokratik yapısına sırtlarını döndüler. Devrimin ve demokrasinin temel ilkesi, lâiklikten ödün verdiler.
Bu zihniyetin ülkeyi bir adım dahi ileriye götüremeyeceği bilincinde olan;
daha adaletli, daha özgür bir Türkiye’de yaşamak isteyen, kimliksiz ve vatansız kalmayı kabul etmeyen, kendi yazgısını, kendi inanç, azmi ve kararı kurtaracağına inanan vatandaşlarımız; bu gerçek dışı yargıya ‘’HAK, HUKUK, ADALET‘’ istediğini haykırdı.
Kendi egemenliğine sahip çıkan her birey; hukuk dışı davranışlarla, milli dayanışmayı, sosyal adaleti, toplumun huzur ve refahını ‘’kendi dinamikleri ‘’ doğrultusunda yönlendiren ve meşruluğunu yitirmekte olan iktidara; bir anayasal hak olan ‘’Direnme hakkını‘’ kullanarak büyük bir cevap verdi.
Toplum, bugüne kadar yaşadığı karmaşadan kurtulmak, giderek kısıtlanan özgürlüğünü ve çağdaş kimliğini yeniden kazanmak için büyük adımlar attı.
Halkın cesareti inancı ve azmiyle adım adım çoğalan adalet yürüyüşü; bir milletin, laik bir toplum yaratma ilkesiyle, nasıl ayağa kalkabileceğinin bir göstergesi oldu.
Koltuk değneği ile yürüyen genç kardeşimizden tutunda, oruç tutarak 11 aydır tutuklu olan oğlu için adımlar atan, Veysel Amca’mızla daha da büyüdük.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü yerle bir edilerek; bireysel hak ve özgürlükler yok ediliyorsa, insanlar düşüncelerini ifade etmekten korkar hale geliyorsa, gazeteciler tutuklanıyor, akademisyen ve öğretmeler açlık grevine başlıyorsa, milletvekilleri ceza evlerine yaka paça atılıyorsa; bu vatan topraklarında emperyalizmin yarattığı kaos ortamından kurtulmak isteyenler, sokaklara
‘’ Adalet ‘’ diye dökülüyorsa; bu insanlara terörist demek yerine, kendi vicdanınıza ve yüreğinize bakmanız gerekir.
Türkiye’de neredeyse her dönemde yargı ve adalet sorunları yaşandı fakat ilk defa “adalet” konusunda böyle bir yürüyüş ve yüz binlerin katıldığı bir miting yapıldı.
Bu sebeptendir ki, adalet yürüyüşünü doğru okumak gerekir.
Erdoğan ve hükümeti yürüyüşü, "teröristler ve destekçileri için bir yürüyüş" olarak tanımladı. Bu tanımlama insanları ayrıştırmaya sebebiyet vermektedir. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nın tam tersine birleştirici olması gerekmektedir.
Bu yürüyüş; din, dil, ırk, etnik köken ayrımı yapılmadan her kesimden insanın katıldığı, Cumhuriyet değerlerine, özgürlüklerine sahip çıkan vatandaşlarımızın saygınlığının, dik ve kararlı duruşunun ön planda olduğu bir milat olarak tarihe geçmiştir.
Hak, hukuk, adalet sloganları ile adım adım yol alan kortej ‘de hiçbir parti bayrağının yer almaması, bu yürüyüşün nihai hedefini de belirlemiş oldu; ‘’ADALET’’.
Bu sayede, muhafazakâr kesimden de yürüyüşe katılımlar oldu.
Son dönemlerde, Mustafa Kemal Atatürk’ün; varını, yoğunu, milli benliğini kaybetmek üzere olan bir millete, adeta can verdiği göz ardı edilmektedir.
Atatürk ilkelerini temsil eden ve CHP’nin politikası olan Altıok; Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik, İnkılapçılık - Devrimcilik; hükümetin izlediği yanlış politikalarla avuçlarımız arasında kayıp gitmektedir. Saray rejiminin, artık kendine oy verenleri dahi mutlu edemediği de bir kez daha gözler önüne serilmektedir.
Tüm bunları iktidar görmelidir ki; haksızlık, adaletsizlik duygusu toplumdaki “hak, hukuk, adalet” istemini böyle bir miting yapma potansiyeline ulaştırmıştır
Genel başkanımızın ‘’80 Milyon için yürüdüm‘’ vurgusu da oldukça önemlidir. Binlerce insanın sadece ‘’ADALET ‘’ dövizleriyle, herhangi bir kargaşaya ve kaosa karışmadan yürümesi; tabanda birleşme, yerelde örgütlenme, ülke çapında büyümeyi işaret etmektedir.
Bu yürüyüşün en güçlü kazanımlarından biri de, ete kemiğe bürünmüş olarak gözlerimizle, somut bir biçimde, aslında ne kadar büyük olduğumuzu da gördük.
Unutulmamalıdır ki; Devleti devlet yapan ve milleti bir arada tutan adalet duygusudur. Ülkeyi yönetenler, hiçbir zaman temsil ettiği halktan daha büyük değildir.