Uzadıkça kalbe doğru meleklerin halatı/
Gün aydınlanır meydanda, parıltılar bir nebze.
Canı burnuna, göbeği çenesine dayanmış/
Tüyleri diken diken dallamanın, elde buz kabze.
Apaydınlık bir ruhu örtmek için zoraki tavırlar/
Medet umar kör, makinadan geçmiş pamuktan.
Kimse bilmez kafaya ekilmiş zehirli sarmaşığı/
Serbest kalırsa bacalar, soba kurur soğuktan.
Eylülde toplanır üzümler bir bir ulu asmada/
Yürür çocuklar, yürür tüm doğa kaygısız bahara.
Ellerinde solgun devrin hatıra defteri, çiçekler/
Sussa da yaranamaz, gözü dönmüş davara.
Can atar tüm kötülükleri kumaşla kapatmaya/
Çıkar mevzuysa her melunun önüne yatar.
Bir ışık görse sıralanmış dağların ardından/
Kamaşır şaşı gözleri, ödünü necasete katar.
Ağlar çocuklar, nan düşmemiş kursaklarına/
Kerpiç evlerde kurumuş duvarda asılı meram.
Yoksulların ellerinde bir avuç gelecek rüyası/
Kendi efradına herşey yasal, garibe haram.
Mecalsiz ve yalın uçuşur ortadoğuda kuşlar/
Dilleri yaralı, gagaları dayaktan kuşpalazı.
Öykünür kuzey kuşlarına bir koca ömür/
Ellerinde düşmez hürriyet ve müsavat sazı.
Ellerinde sevilir güzel insan/
Bir de rüzgardan savrulan saçlar.
Kimse hayrına bahşetmez özgürlüğü/
Özgürlüğü erdem ve adalet taçlar.