Şöyle bir oturdum kendi kendime konuşup dertleşiyorum, sesimi bir tek duyan kendimle. İki kahve koyduk masaya yudum yudum içiyoruz. Hararetli bir konu anlatıyorum ikizime, yani kendime.
Diyorum ki kanka ben kime güvendiysem beni sarstı, kime can dediysem cansız kaldı, hangi dala el attıysam kurudu, kimi aradıysam meşgul çaldı, işim var dedi. Kime mesaj attıysam yazmak yerine emoji ile cevap verdi. Kibarca git ulan anlayışsız, istemiyoruz seni dedi. Hâlbuki çok şey istememiştim, canımın uğruna can dememiştim. Basit düşünmüştüm, yanıma gelirken marketten bir çikolatalı gofret yeterliydi, gönlümün buzlarını yanar dağ etmeye. Gözümü bile kırpmadan hayatımı önüne sermeye. Baş verip baş almaya ama olmadı. Ya benden geçti ya onlardan.
Eğer canınızdan çok sevdiğiniz insan sizin suratınıza telefonu kaparsa sebepsizce, beni o zaman anlarsınız. Hep söylerler mesajlaşırken gülücük emojisini değiştirdiğin an, bir şeyler olduğunu hissedip sizi soran insanlara sıkı sarılın, onları sakın bırakmayın diye. Beni defalarca bıraktılar ama bilmiyorlar hiç kimse benim gibi sevmeyecek onları. Hiç kimseye iyi ki varsın demeyin, iyi ki varsın dediğiniz insanlara keşke olmasaydın dersiniz.
Eğer biri size senin gibi iyisini görmedim diyorsa inanmayın. Gün gelir size selam bile vermezler. Senin için ölürüm diyen nice insanı toprağa verdim içimde. Salalarını okudum içimde, köy camisinin minaresinde sadece kendime. Kendime söz verdim. Tutamayacağım onca yemin ettim. Uygulayamayacağım milyonlarca karara imza attım, içimdeki atık umutlar kütüphanesinde. Ciğeri beş para etmez insanlara koyunlar, inekler, develer kurban ettik de ne oldu? Bizi bir tatlı söze kurban ettiler.
Bugün seni hayatımdan çıkardım. Söktüm attım sana ait olan her şeyi benden. Seni sosyal medya ağlarından engelledim. Bütün kabloları kestim, tüm elektrik fişlerini çektim kalbimin pirsizinden. Sana dair içimde yanan yüz ampullü avizeyi kırdım param parça ettim. İçimin içi hep cam kırığı, Hani şairin de dediği gibi; cam kırıkları gibidir kelimeler, konuştun mu kanatır, sustun mu acıtır. Bu cam kırıkları aslında bıçak gibi, silah gibi konuştun mu keser, sustun mu deler.
Sadece sana ayırdığım kalbimdeki sevgi ünitesinde bu gün yangın çıktı. Çıkan yangını itfaiye bile söndüremedi, ne kadar resim, ne kadar anı, ne kadar acı varsa yandı, bitti, kül oldu. Bir Veda Busesi bile sana çok gördüm, çıkardım seni içimden öpmeden bir kere, kollamaya kıyamazken.
Seni rehberimden sildim attım biliyor musun? Artık ismin yazmıyor rehberimde. Sana attığım tüm mesajlar şuan silinmiş vaziyette, senle çekilmiş tüm fotoğrafları kestim bu gün, benli tarafları var, senli tarafları bertaraf. Sana dair içimde hiçbir şey kalmadı, tek kalan isminin kanlı harfleri, onlarda zaten kanıyor, içimde bir sel haline gelir bir kaç güne tek tek çıkarlar içimin içinden.
Oysa ne çok hayal kurmuştum senli benli, şimdi hallerimin ne seni kaldı ne de beni. Sen ayrı dünyaların insanı, ben ayrı, Seninle biz olmayız yani, ama gel gör ki bu dünya fani, menfaat düşkünü insanlar çok cani, Canının uğruna can veren dost hani, Dostluk yalan olmuş, sevgili sahte olmuş, aşk yatak odası olmuş, sevgi zaten yok, saygı ziyan sefil. Daha ben ne diyeyim ki halden anlamazlara, gönül kıranlara, ağlatanlara. Gün geçtikçe yıldızlar bir bir kayıyor benden, nedense herkes işi bitince kalkıyor masadan, demek ki tüm sözleri söyledin yalandan.
Her tarafım delik deşik yüz ayrı bıçak yarası var sırtımda. Rüzgâr esiyor içime her taraftan, Kanım donuyor adeta soğuktan, Damarlarım da geriliyor, hayat ilerlemiyor, nedense herkes seviyormuş gibi yapıyor.