Sabah saatlerinde dünyanın en çok kullanılan sosyal medya mesajlaşma ve sohbet hattı WhatsApp çöktü. İletişim yolları kapandı.
Kimse, kimseye, ‘Günaydın’, ‘Bugün ne yapıyorsun?’, ‘Nedesin?’, ‘Nasılsın?’, ‘Duydun mu?’, ‘Haberin olsun’, ‘Bekliyorum’ gibi mesajlar atamadı.
Yani güne normal tek başına başladı gibi.
Ben buna cümlenin tam anlamıyla yaşasın özgürlük dedim.
Dedim de sonra dediğime pişman oldum.
Baktım ki, insanların telefonunda WhastApp dışında o kadar çok iletişim programları yüklü ki, birçoğunun ismini yeni duydum, varlığından yeni haberim oldu.
Kabul ediyorum, teknoloji konusunda çok cahil, sıradan ve tek düze kalmışım.
İnsanlar, insanlara göre iletişim yolları bulmuşlar, kimileriyle WahsApp üzerinden, kimileriyle Line üzerinden, kimileriyle instagram, Messenger, snapcaht, Azar, Yalla, Tinder vs üzerinden iletişim halinde.
WahtsApp genel olmuş, diğerleri özel.
Daha az kişi, daha az kullanım, daha öz kullanım, daha özel kullanım gibi.
Bir kafeteryada çay içiyorum.
Çay bahanesi, kafenin deniz manzarası hoşuma gidiyor.
Lise çağlarında genç kızlar biraz ötemdeki masada gurup kendi aralarında konuşuyorlar.
Hangi sohbet hattını kullandıklarını anlatıyorlar.
Sabah sakinliği ve sessizliğinde kulak misafiri olmamak elde değil.
Oradan bir genç kızın söylediklerini duyunca yok artık, yaşasın özgürlük dedim yeniden.
Genç kızımız, kullandığı sohbet programı isimleri söylüyor. Bu programları atıyorum, Ahmet için Line’i, Mehmet için Tinder’i, İsmail için Snapchat’i, Hasan için Yalla’yı kullandığını gülerek anlatıyor.
Her iletişim programına ayrı bir erkek arkadaş yüklemiş.
Erkek arkadaşları da o iletişim hattının ona özel olduğunu, sadece onunla görüşmek için kullandığını düşündükleri için gayet mutlularmış.
Kızlardan birisi soruyor, ‘Aynı anda yazarlarsa nasıl yetişiyorsun cevap vermeye?’
Minareyi çalan kılıfını hazırlar misali genç kızımız sistemi anlatıyor.
‘Kiminle yazışmak istiyorsam onunla yazışıyorum. Diğeri bir şey yazsa bile ya cevap vermiyorum, ya da sadece müsait değilim’ diyorum.
Diğer kızlar, bu genç kızın kurnazlığından etkilenip, soru üstüne soru soruyorlar.
Ben de hem soruları dinliyorum, hem de cevapları.
Komşu masa kulak misafiri olarak.
Bir soru ve cevap daha dikkatimi çekti.
Genç kızlardan birisi soruyor, peki birisinin yanındayken öteki mesaj yazıp cevap alamadığında ararsa sıkıntı olmuyor mu?
Minareci kızımızın cevabı gayet net.
Hiç birisini ismiyle telefonuma kayıt etmiyorum. Kimisi telefonumda ‘Babam’, kimisi ‘Abim’, kimisi ‘Dayım’, kimisi ‘Ayşe’, ‘Fatma’ diye kayıtlı.
İnsan olarak üzüldüm.
Bu satırları okur musun bilemem ama küçük bir uyarıda bulunayım.
Camilerde genelde iki ve daha minare olur.
Kılıf taktığın minare senin olur olmasına da, yüzüne bakıp seyrettiğin diğer minarelere kimler ne kılıflar geçirmiştir onu asla bilemezsin.
O minareye kılıf bulan genç kızımız bu satırları okur mu bilemem?
Bu kafe ortamından, böyle ortamda olanlara bir küçük uyarı.
‘Bir gün bu dünyada güvenecek kimse yok mu?’ diye ağladığınız zamanlar da hatırlamayın diye.
Hayat bir satranç oyunu gibidir.
Herkes hamlesini sırasıyla oynar.
Piyonunu yediğine sevinirken, vezirini kaybedersin.
Güven istiyorsan, güven vereceksin.