Değerli okurlar, öncelikle gereksinimden fazla tüketilen karbonhidrat, yağ ve proteinler yağ dokusuna dönüşerek vücutta depo edilmektedir. Ne yazık ki; yağların kasa dönüşmesi olayı bir efsaneden ibarettir. Çünkü yağ ve kas aynı hücre yapısına ve işlevine sahip değildir. Yani bu hücreler, birbirine dönüşemez. Ancak bu söylentilerin efsaneleşmesine etken bir durum mevcuttur.
Spora başladığımızda, yaptığımız antrenmanlar sonucunda kaslarımızı gelişir. Bu kaslar geliştiği için hacim olarak büyümeye uğrar. Kasların büyümesiyle de, vücudumuz daha fazla enerji için yağlara ihtiyaç duyar. Depolanmış yağlar tüketilerek, kasları meydana çıkarır. Yani kas ve yağlar ters orantılı olarak hareket ederler. Bu değişimi gözlemleyen insanlar ise bu durumu yağların kasa dönüşmesi olarak yorumlar. Aslında yaşanan durum azalan yağ oranı ve artan kas kütlesinin açığa çıkardığı kaslardır.
Peki hem yağsız hem kaslı bir görüntüye nasıl sahip oluruz?
Genellikle profesyonel sporcuların tercihi, ilk önce kasların geliştirildiği ve büyütüldüğü dönem olan “Bulk” sürecine girmek oluyor. Ağır antrenmanlar ile kaslarındaki fiberleri zedeleyerek, iyileşme sürecinde bol karbonhidratlı, proteinli besinler tüketiyorlar. Bu besin içerikleri, antrenman sırasında hasar gören kasların onarılıp daha büyük bir şekilde meydana gelmesini sağlıyor. Akabinde; kaslarının yeterince büyüdüğünü düşünen sporcular, “Definasyon” dönemine geçerek, bu dönemde sıkı bir diyete giriyorlar. Amaçları olan yağ yakımını, antrenman sırasında kardiyo egzersizlerine ağırlık vererek sağlıyorlar. Yaptıkları diyette karbonhidratları daha dikkatli tüketip kardiyo egzersizleri ile destekleyerek yağların kaybolmasını sağlıyor ve temeli hazır olan kasları meydana çıkarıyorlar.
Sonuç olarak yağlar kasa dönüşmez ama hem yağlarımızdan kurtulup hem kaslı bir görüntüye sahip olmak düzenli egzersiz ve doğru beslenme ile mümkün.