Erken tanı için 55-60 yaşından sonra yılda bir kere kalp check-up'ı gibi beyin check-up'ı yaptırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tanrıdağ, şu açıklamalarda bulundu:
"Alzheimer'ın beyinde ne zaman başladığı hiçbir zaman belli değil. Çok erken başlayabiliyor ve beyinde eksiklikler başlıyor. Beyindeki rezerve önemli ölçüde azalınca da hastalık ortaya çıkıyor. Alzheimer tanısı konulduktan sonra aslında hastalığın 25 yıl önce başladığı kabul ediliyor, tanı konulamıyor, yaşa yorumlanıyor. Hastalığı erken dönemde teşhis etmek mümkün olmuyor, orta evreye gelince tıp dünyasının ilgisini çekiyor ve tanı konulabiliyor. Alzheimer de kanser gibi. Erken tanı son derece önemli. Tedavi imkânları bakımından son derece önemli. Erken tanı için 55-60 yaşından sonra yılda bir kere kalp check-up'ı gibi beyin check-up'ı yaptırılmalı. Hafıza testlerine girilmeli. Bu testlerde yavaşlama tespit edilirse erken teşhis sağlanabilir. Kaderci olmaktan çıkıp hastalıklara karşı farkındalık artarsa erken tanı söz konusu olabilir. Eğitim beyni çalıştırır, güçlendirir. Eğitim görmemek beyni geri bırakır.”
Alzheimer ve depresyon karıştırılabiliyor
Alzheimer'la sadece unutkanlığın değil, başka hastalık ve durumların da ortaya çıktığını belirten Prof.Dr. Tanrıdağ, "Çeşit çeşit unutkanlık vardır. Unutkanlığın ortaya çıktığı yaş önemli. Unutkanlık yakın zamanda olan şeyleri beyin hatırlamadığı zaman tehlikeli oluyor. Alzheimer ve demans sadece unutkanlıkla olmuyor. Kıskançlık oluyor, şüphecilik oluyor. Alzheimer'da sadece unutkanlık oluyor diye bir kural yok. En sık rastlanılan depresyon. Doktorlar Alzheimer başlangıcıyla depresyon başlangıcını sık sık karıştırıyorlar. Bu da gittiğiniz doktora göre değişiyor. Unutkanlık nedeniyle psikiyatristte gittiğiniz zaman depresyon tedavisine başlıyor” şeklinde konuştu.
Diyabet unutkanlığı tetikliyor
Şeker hastalığının Alzheimer'da bir risk faktörü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tanrıdağ, "Diyabet unutkanlığı artırır. Diyabet hastalarının mutlaka unutkanlık testlerine girmeleri gerekir. Beyin hastanesinde şöyle bir inceleme yapıyoruz: Beyin Check-up'ı. Beyninizin MR'ını çektiriyorsunuz. Sonra unutkanlık testine giriyorsunuz. Sonra da beyninizin elektrosunu çektiriyorsunuz. Üçü de aynı şeyi gösteriyorsa tehlikeli demektir” ifadelerini kullandı.
Alzheimer hastalık demans ise sonuçtur
"Demans” kelimesinin bir hastalık adı olmadığını, birçok hastalığın yol açtığı ortak bir sonuç olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tanrıdağ, şunları söyledi:
"Alzheimer bir hastalık, demans ise bir sonuçtur. Her Alzheimer bir demanstır ama her demans bir Alzheimer değildir. Demansın üç ana özelliği vardır: Unutkanlık, dikkat azlığı, konuşmada sorunlar ve beyin yeteneklerinde azalma. İkincisi davranışlarda bozukluk veya anormallik. Üçüncüsü de gündelik hayatta sürdürdüğümüz alışkanlıkların bozulması. Bir insanda 50 yaşından sonra yavaş yavaş bu belirtiler başlayıp yavaş seyirle ilerliyorsa büyük ihtimal demans olabilir. Demansa yol açan hastalıklar var. En çok yol açan ise Alzheimer. Alzheimer hastalığının genlerle ilgisi var.”
Yakın dönemde yaşanılanları unutuyorsanız dikkat
Normal unutkanlığın herkeste görülen bir durum olmasına rağmen demansta en önemli özelliğin yakın dönemde olmuş olayları beynin kayıt etmemesi, hiç yaşanmamış gibi davranılması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tanrıdağ, "Eğer yarım saat önce gerçekleşmiş bir olayı unutuyor yaşanmamış gibi davranıyorsanız hiç beklemeden doktora gitmek gerekir. Demansı engelleyecek bir eğitim ya da önlem yok. Hastalığın ortaya çıkmasını hızlandıran etkenler var. Şeker hastalığı, tansiyon, kolestrol hastalığı hızlandırıyor. Kafa travması geçirenler de risk altında olabiliyor” dedi.
aç tedavisinde düzenli kullanım önemli
Alzheimer ve demans tedavisinde kullanılan ilaçların mutlaka doktorun tavsiye ettiği şekilde kullanılmasının önemini vurgulayan Prof. Dr. Tanrıdağ, "İlaçlara karşı çıkmak son derece saçma. İlaçların hiçbir zararı yok, ilaçlara karşı çıkmak hastayı tedavisiz bırakmak anlamına geliyor. Yeryüzünde Alzheimer için 4-5 ilaç var. Mevcut ilaçlardan hastaya muhakkak uygun dozda verilmesi gerekir. Bu ilaçlar 24 sene önce çıktı ve bu ilaçların kullanılması gerekiyor. Takip ettiğim hastalarda bu ilaçların kullanılmasıyla hastalığın ilerleme hızı yavaşlayabiliyor. Hastalığın ortadan kalkması veya tamamen tedavi edilmesi söz konusu değil. Bu yüzden ilaçların verilmesi daha da önem kazanıyor. 6 aylık süreçlerde yaptığımız kontrollerde, yaptığımız testlerde ilaç kullanan ve kullanmayan hastalar arasında önemli farklar ortaya çıkıyor. İlaç tedavisi yarım bırakılmamalıdır” şeklinde tavsiyeler verdi.