ASYA YAŞARİKİZ / MEDYA EGE – Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından sit derecesini düşürme talepleri iki kez mahkemeden dönen Çeşme Yarımadası’na yapılması planlanan Çeşme Turizm Projesi, kent gündeminde yerini korumaya devam ediyor.
Yarımada Talanını Durudur Koalisyonu Çeşme Meydanında, projeye ilişkin bir basın açıklaması ile halkı bilgilendirdi.
İzmir'in yüzölçümü ve barındırdığı ekosistem çeşitliliği nedeniyle iklim krizine karşı önemli bir karbon yutak alanı da olan Çeşme Yarımadasına yapılacak proje ile oluşacak yıkıma dikkat çeken koalisyon üyeleri, meydanda bir stant açarak projenin yıkıcı etkilerine dikkat çekti.
Koalisyon üyeleri, projeyi İzmir’in Kanal İstanbul’u olarak yorumlayarak proje alanında nadir ve endemik türler barındıran, kendine has yaban yaşamı ve habitatlar oluşmuş uluslararası öneme sahip doğal ve bakir, korunması zorunlu alanlar yer aldığına dikkat çekti.
Alanın barındırdığı ekosistem nedeniyle Türkiye’nin taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine atıfta bulunan çevreciler, alanda hayata geçirilecek bir proje ile meydana gelebilecek zararları “Geçtiğimiz birkaç yıl içinde, koruma kaygısından çok alanın korunması gereken özel değerlerinin tahribatı ve yok olmasına yol açacak yapılaşma ve faaliyetlere izin verecek şekilde sit statülerinin düşürülmesine, planların değiştirilmesine tanık olduk. Tarihi, arkeolojik ve doğal sit tesciline sahip bu alanların yapılaşmaya açılması bütüncül koruma anlayışına sahip olunması gerekirken, bunun tamamen aksine davranıldığına tanık olduk. Bilinmeli ki, Yarımadanın önemli bir bölümünü yapılaşmaya açacak olan bu proje ile İzmir kısa sürede büyük bir nüfus yoğunluğu ile karşılaşacak. Kentin kimliği ve kültürü yok olma tehlikesi ile karşılaşacak. Yapılması planlanan büyük ölçekli oteller, golf sahaları, marinalar ve alışveriş merkezleri ile şantiyeye dönüşecek olan Yarımada’nın mevcut turizm yapısı da, yaşam biçimi de tümüyle değişecek. Bugün için bile yetersizliği bilinen Yarımadanın alt yapı ve su sorununu çözmek için planlanan çözüm önerileri bilimsellikten ve gerçekçilikten çok ama çok uzaktır” cümleleri ile ortaya koydu.
Öte yandan proje alanının çok büyük bir alanı kapsadığını bunun da adaletsizliği doğuracağına işaret eden Yarımada Talanını Durdur Koalisyonu, “Kamunun kullanımına açık, devlete ait kıyıların, tapuda kaydı olmayan deniz alanlarının, adaların sermayeye tahsis edilmesi, şimdi bile zor yararlandığımız sahilleri bizlere tamamen kapatacaktır. İzmir’in günü birlik dinlenme ve deniz gereksinimini karşılayan bu alan tamamen soylulaştırılacaktır. Çevresel kaynaklara eşit ulaşım hakkını engelleyecek olan bu proje halkın tüm kesimlerine açık olmadığı için çevresel adaletsizliğin de kaynağı olacaktır” açıklamasını yaptı.
Bilirkişi heyetinin proje için ‘kamu yararı yoktur’ kararı hatırlatılan açıklamada “Kararın iptali için yürüttüğümüz hukuki süreç devam ediyor. Proje kamu yararı içermemektedir. Yarımada; arkeolojik sit, doğal sit alanları, orman, tarım alanları, sulak alanlar, koruma alanları, endemik türler, su kaynakları gibi ekolojik ve biyolojik çeşitliliği ile son derece özel bir bölge olduğu her ortamda vurguluyoruz. Projenin önünü açan son karar Danıştay’da 2'ye karşı 3 oyla alındı. Kararın iptali için Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu’na 23 haziranda temyiz davamızı da açtık. Davayı yakından izliyoruz. Danıştay tarafından alınan kararın tamamen politik olduğunu biliyoruz” cümleleri ile davaya ilişkin bilgi verildi.
Açıklama şu ifadelerle son buldu; “2 eylülden bu yana 22 gündür burada çadırımızdayız. Sizlerden 10 bine yakın imza topladık. Seslerimizi birleştirdiğimizde, güçlü olacağımıza, çoğalıp, başaracağımıza biliyoruz. Son sözümüz kamuya ait olan 166 milyon m2”lik bu alanın, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından satışa çıkartılmasının önünü açan kararı bilimsel dayanaktan uzak, yerelin taleplerine kulak vermeyen, şeffaf, katılımcı, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, yasal mevzuata, kamu ve doğa yararına aykırı buluyor, ret ediyoruz.”