Yazılar yazdığımda kime ne faydası var diye düşünmediğim gibi kime ne zararı var diye de düşünmem.
Yazmam gerekiyorsa yazarım, okumasını bilen ve okuyan da ne almak veya vermek istiyorsa onu verir.
Konuştuğum kadarını yazmadığım konusuna gelince de bunu defalarca kez söylemişimdir, bir gazeteci her konuştuğunu, konuşulanı veya duyduğunu yazsaydı gazetecilik mesleğinin etik kurallarına da aykırı hareket etmiş olurdu.
Yazılmamak kaydıyla söylenenleri yazmak, yazmayacağını düşünerek anlatılanları yazmak olmaz, güven her meslekte olduğu gibi gazetecilikte de asıl olan şeydir.
Dost meclisinde oturup, dost sohbetine girip, sonra gazeteci olduğunu hatırlamak ve bir şeyler yazmak etik değildir.
Birçok kere gazeteci olduğumun söylediği ve dikkatli konuşalım diye şaka yoluyla uyarı yapılan ortamlardan tereddüt etmeden kaçmışımdır.
Gazeteci olduğum gerçeğini bana değil kendisine söylemesi gerekirken, gazeteciliği unutmamı gerektirecek uyarılarda bulunmaları hep itici gelmiştir.
Hırsızın polise hırsızlık yaptığını söylemesi veya polise polis olduğunu unutmasını söylemesi gibi.
Yazmanın ilk defa başkalarına değil de kendime yarar sağladığını ise önceki gün çıkan bilimsel bir araştırmaya dayalı haberde okudum.
Yazmak insan zekâsını geliştiriyormuş!
Hoş ben bunu lise dönemlerinde kendimce çözmüştüm ama bilimsel dayanağım yoktu.
Sınavlara girmeden önce ders çalışırken küçük çalışma notları hazırlardım, sınav öncesi her yerde cebimden çıkartıp, okumak ve hatırlamak için.
Hiç unutmam bir gün o küçük çalışma notlarımdan birisi gömlek cebimde kalmıştı.
Öğretmenim cebimden o kâğıdı almış ve kopya çektiğime dair delil olarak alıkoymuştu.
Sınavımı da yarıda bırakmıştı.
Ancak sonradan aldığı küçük notlardaki kısa açıklamalardan hiç birisinin sorduğu sorularla alakası olmadığını öğrenince, açıklamamda da bunun bir çalışma kâğıdı olduğunu, yazarak çalıştığımda aklıma daha çok bilgi girdiğini söylediğimde yeniden sınav yapmak zorunda kalmıştı.
Yeniden, hiçbir çalışma kâğıdı olmadan girdiğim sınavdan 100 puan alınca da haklılığımı göstermiştim.
Yazarak ders çalışmak benim için öğrenmek kadar zekâmın da gelişmesini sağlıyordu.
Söz gider, yazı kalır misali!
O dönemden beri yazmaya devam ediyorum.
İnsanlara faydalı olmaya çalıştığımı düşünerek yazarken, aslında kendi zekâmın gelişmesine da katkıda bulunuyormuşum, bunu da şimdi öğrendim.
Ne yazdığınızın, neden yazdığınızın, nereye yazdığınızın inanın bir önemi yok.
Zekâmızın geliştiğini bilmek bile yazmak için yeterli bir sebep!