Akdeniz moda endüstrisinde tasarım ve markalaşmanın konuşulduğu online gerçekleştirilen Akdenı̇z Tekstı̇l Forumu – Meditex 2021’in “Ulusal Vizyon” isimli ilk oturumunda Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi markalaşma ve Türkiye’nin markalaşma stratejisini, “Akdeniz ve Uluslararası Vizyon” isimli ikinci oturumda ise Akdeniz ülkeleriyle iş birliği ve Akdeniz havzasındaki ticaret hacmini değerlendirdi.
Marka imajı; izlenebilirlik, şeffaflık ve gerçeklik
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı ve Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Jak Eskinazi, “Zamanın bizi ezmemesi için biz yarın’ı bugünden inşa etmeliyiz. Yolun en başında kendimize sormamız gereken soru şu: “Küresel markanın hedeflediği küresel tüketiciler olduğuna göre; beklentiler, alışkanlıklar, algılar, ihtiyaçlar aynı mı?” Markalaşma sürekli ve uzun soluklu bir süreç. Bütün markalaşma sürecini anlatan, marka imajını oluşturmayı anlatan üç kelime; izlenebilirlik, şeffaflık ve gerçeklik. Daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir tüketim arayışı günümüzün en büyük gerçekliği. Buna yol açan en büyük faktör ise toplumsal duyarlılıktaki değişimler. Artık tüketiciler küresel sorunlar üzerinde ciddi bir şekilde kafa yorması gerektiğini biliyor. Hepsi etik ilkelere sahip, satın aldığı ürünün arkasındaki hikayeyi merak ediyor. Tüketiciyle doğrudan bağ kurarsanız, markanızı sahiplenirsiniz. Bu şekilde gerçek fayda ve gerçek değer ortaya çıkar.” dedi.
Eşitsizlik, yetersiz büyüme ve iklim krizine “Büyük Reset”
Eskinazi, “Toplumları tümüyle değiştirecek, çevresel sürdürülebilirliği toplumsal sürdürülebilirlikle birleştirecek yeni bir küreselleşmenin içindeyiz. Yuval Noah Harari’nin dediği gibi “Global düzen, herkesin içinde oturduğu ama kimsenin kırık dökük yerlerini onarmadığı bir ev gibi. Birkaç yıl daha dayanır. Bu şekilde devam edersek çöker.” Bu yüzden Büyük Sıfırlama (Great Reset), Dünya Ekonomik Forumu'nun kurucusu Klaus Schwab tarafından açıklandı. “Büyük Sıfırlama” fikri temelini 3 durumdan alıyor; gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlikler, dünya ekonomilerindeki yetersiz büyüme ve üçüncüsü de ekolojik kriz yani iklim değişikliği. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2021 yılıyla ilgili yayımladığı “Küresel Riskler Raporu”nda iklim değişikliği politikalarındaki başarısızlık ikinci sırada.” diye konuştu.
“İnovasyon Geliştirme Programları”na ihtiyacımız var
Dünyanın net sıfır emisyon hedefi olduğunu söyleyen Eskinazi, marka olmak için önce döngüsel ekonomi şartlarının yerine getirilmesi ve dijitalleşmeye yatırım yapılması gerektiği görüşünde.
“Sürdürülebilirlik tüm tedarik sürecini kayıt altına alan, izlenebilir, şeffaf yönetim sistemini hedefler. Denklemin bir ayağını toplumun uzun vadeli çıkarları ve küresel çözümler oluşturursa katma değeri yaratırsınız. Tüketici karşısında “gerçek” marka görmek istiyor. Bu yüzden insana/tüketiciye dokunan, kitleye değerli olduğunu hissettiren, alt metni doğru okuyan, dünyadaki algıyı bilen “marka” kazanıyor. Ar-Ge teşvikleri karşımıza çıkan ve konuşulması gereken en önemli konu. OECD ülkeleri içerisinde Ar-Ge için ayırdığımız bütçeyle diğer birçok üye ülkenin gerisindeyiz. Aynı zamanda Küresel İnovasyon Endeksi Raporu’na göre; 2019 yılında 131 ülke arasında 49’uncu sırada yer alan ülkemiz, 2020’de 51’inci sıraya geriledi. “İnovasyon Geliştirme Programları”na ihtiyacımız var.”
Yaratıcı zekaların, statükoya meydan okuyan fikirleriyle yolumuza devam etmeliyiz
Küresel ihtiyaçlar doğrultusunda markaların yeniden yorumlanması ve konumlandırılmasının önemine değinen Jak Eskinazi’ye göre marka imajının güçlendirilmesinde; iklim krizi ve pandemi gibi tek tek ülkelerin çözme kapasitesini aşan sorunların içinde, paydaşların iş birliğine daha fazla ihtiyaç var.
“Rüzgarı arkanıza alarak, sadece kar odaklı düşünerek bir yere varamazsınız. Markalaşma; bütün paydaşların sorumluluğunu taşıyan, refahını önceleyen bir sosyal sorumluluk işidir. Ana pazarda yada pazara girişte tam potansiyele; çağımızın inovasyon, ilerleme, yenilik, dönüşüm misyonlarıyla örtüşen stratejilerle, temkinli, iyi düşünülmüş, sağlam adımlarla erişebiliriz. Cesur yarınlar için hamleler yapan yaratıcı zekaların, yenilikçi ruhların, statükoya meydan okuyan fikirleriyle yolumuza devam etmeliyiz. Marka sınırlarımızı, her daim güncel kalabilen, gündemini ve sürekliliğini canlı tutan, zamansız içerikler kullanarak, farklı düşünerek, öğrenerek, cesur adımlarla, dinamik ve girişimci ruh ile hareket ederek genişletebiliriz.”
Küresel trafiğin yüzde 25’i Akdeniz Havzası’nda
Akdeniz Havzası’nın dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 11’lik kısmını kapsadığını açıklayan Jak Eskinazi, “Bölge; 20,4 trilyon dolarlık toplam hasılasıyla dünya ekonomisinin yüzde 23'ünü, dünya ticaretinin ise yüzde 35'ini oluşturuyor. Avrupa, Afrika ve Ortadoğu bölgeleriyle diğer uluslararası pazarlara erişim açısından vazgeçilmez bir öneme sahip. Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerle ticaret hacmimiz 82 milyar dolar civarında. İkili ticaretimizde demir çelik, taşıt araçları, tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon, kimyevi maddeler sektörleri öne çıkıyor. Küresel trafiğin yüzde 25’inin yaşandığı Akdeniz havzası; 87 limana ev sahipliği yapıyor. Şu anda bizim ihtiyacımız olan bölgesel istikrarı artıracak, ticari ilişkilerimizi daha da ileriye taşıyacak kapsayıcı bir yaklaşım.” diye konuştu.
Gümrük Birliği e-ticaret gibi yeni alanları kapsamalı
Jak Eskinazi, Türkiye’nin de içinde olduğu Barselona Süreci'nin devamı Avrupa-Akdeniz Ortaklığı olarak bilinen, Akdeniz için Birlik’in 40’ın üzerinde ülkenin oluşturduğu bölgesel ve uluslararası bir platform olduğunu açıkladı.
“Bu sayede oluşan Avrupa-Akdeniz Serbest Ticaret Alanı’nın sağladığı olanakları daha da geliştirip, bir iş birliği havzası haline getirmeliyiz. Özellikle AB ile 25 yıldır süren Gümrük Birliği artık günümüzün değişen koşullarına göre yetersiz, ihtiyaçlara cevap vermiyor. Anlaşmanın tarım, hizmetler, yatırımlar, e-ticaret ve kamu alımları gibi yeni alanları da kapsaması gerekiyor. Vize serbestisinin hayata geçmesi ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakere konusu değil artık bir zorunluluk halini almıştır. Ayrıca dijitalleşme, otomasyon ve yeni nesil tedarik teknolojilerine odaklı lojistik yatırımlarını, Akdeniz Havzası’nda büyümenin anahtarı olarak görüyoruz. Afrika Kalkınma Bankası ile Afrika İşbirliği Teşkilatlarının desteğiyle bölge ülkeleri, 2040’a kadar lojistik bağlantılarını güçlendirmeyi amaçlıyor.”
Anlık stok kontrolü, artırılmış gerçeklik, B2B görüşmeler, QR barkodlar
Eskinazi, birçok ülkenin artık limanlarda blockchain teknolojisiyle tedarik zinciri bilgilerini dijital ortama aktardığına, böylelikle teslimat aşamasına kadar bütün sürecin kontrol edildiğine ve izlendiğine değindi.
“Stok durumlarını anlık olarak görebildikleri, B2B olarak ürünleri canlı sorabildikleri, artırılmış gerçeklikle geliştirilmiş, tüm tedarik sürecini kayıt altına alan ve izlenebilirliği hedefleyen bir süreç. Aynı zamanda şeffaflığı da temel alarak bu bilgiler QR barkodlar aracılığıyla müşterilerle paylaşılıyor. Bölge ülkelerinin ve ülkemizin lojistikte dijitalleşme çalışmalarını artırması, taşımacılığın ve diğer lojistik işlemlerin çok daha hızlı, sorunsuz ve güvenli gerçekleşmesini sağlayacaktır. Lojistik sözleşmelerin yüzde 41’ini e-ticaret oluşturuyor. Yeni yatırımları da buna göre planlamak gerekiyor. 2020’de lojistik yatırımlar yüzde 17 artışla 520 milyon euro tutarında gerçekleşti. Müşteriler artık sabah verdikleri siparişin akşam eline ulaşmasını istiyor. Dünyanın en iyi ürününü de yapsanız profesyonel bir servis ağınız yoksa ürününüzü satamazsınız.”
MIT: Akdeniz Havzası’nda yüzde 40’a kadar yağışta azalma tehlikesi
Ticaret Bakanlığı’nın lojistik merkezleri desteğinin Türkiye’nin dünyaya hizmet sunan bir e-ticaret merkezi haline gelmesi yolundaki süreci hızlandırdığından bahseden Jak Eskinazi, Türk ürünlerinin yeni pazarlara daha kolay, hızlı ve uygun maliyetlerle ulaşmasını sağlayacağını da sözlerine ekledi.
“Günümüzde iklim değişikliği, doğal kaynakların hızlı ve kontrolsüz tüketimi belki de hiç tahmin edilmediği şekilde etkilerini gösteriyor. Tehlikede olan ve acilen önlem alınması gereken bir bölge de MIT’nin araştırmasına göre Akdeniz Havzası. Araştırmada önümüzdeki birkaç 10 yıl içerisinde Akdeniz Havzası’nın kuraklaşacağı ve yağmurlu dönemlerde yüzde 40'a kadar yağışta azalma olacağı yer alıyor. Türkiye, etkilenecek ülkelerden biri olarak geçiyor. Önümüzde duran tüm sorunlar küresel boyutta ve bu nedenle küresel çözümler gerekiyor. İklim krizi ve pandemi gibi küresel çapta çözüm bekleyen sorunların varlığına bakarak hazırlık ve iş birliği içerisinde ilerlememiz şart.”