1) Kutlamak, kültürel aidiyetimizi destekler:
Yılbaşı, doğum günü, evlilik yıldönümü, bayramlar başka bir deyişle “özel günler”. Adı üzerinde aslında; onlar hayatımızı özel kılanlar, hayatımıza özellik katanlar. Tabii ki arkalarında başka niyetler aramadığımız sürece güzeller. Peki; sizce de son günlerde, son yıllarda özel günlerin önemi, anlamı daha bir tavan değil mi? Aşkım, zor günler arttıkça özel günlerin daha çok anlam taşıdığını söylüyor. Evet, Noel bizde yok, dinimizde, kültürümüzde yok ama yeni yıl ve coşkusu hepimizin. Ama hâlâ pek çoğumuz “Kültürüme zarar!” deyip bu coşkuya ortak olmuyor. Hal böyle olunca kimimiz için aidiyet var, kimimiz için yok. Oysaki öğreniyorum ki; sadece “Yeni yıl” dersek, yılbaşını, kültürünü, batısını, doğusunu bir kenara bırakırsak sevdiklerimizle aidiyetimiz kuvvetlenirmiş. Ve tüm bu özel günler sosyal, kültürel aidiyet gelişimimizi desteklermiş.
2) Paylaşımlara dikkat:
Özel günlerin aidiyet duygumuzu desteklemesi on numara beş yıldız ama ah şu günlerin abartısı yok mu? İşte o hem başa hem de ruha bela. Peki; bu işin abartısı nedir, kararı nedir? Aşkım: “Yeni yıl kök geçmişimizde yok! En tanıdık hatıramız; ailece televizyon izlemek, sohbetli, lezzetli, özenli bir sofrada aileyle, akrabalarla buluşmak, piyango bileti almak, belki tombala oynamak…” Buraya kadar sıkıntı yokmuş dostlar. Ama bundan sonrası tehlike çanları, reklâm ve pazarlama sektörünün çığlıkları. Tüm bu atmosferden etkilenip abartanlarınız olacak; Aşkım; “Tabii ki eğlenmek ve yaşama devam etmek hakkımız ama hassasiyetlerimiz de olmalı!” diyor. “Nedir bu hassasiyetlerimiz?” derseniz; telefon, tablet, sosyal medya artık altıncı parmağımız kabul ama yediğimizi, içtiğimizi, eğlendiğimizi dozunda paylaşmak önemli. Çünkü aşırısı bu dönem için empatik değil!
3) Kutlayanlara hoşgörüsüz davranmayın:
Gelelim çocuklara… Aşkım: “Özel günleri kutlamamak bir yana bu günlere nasıl bir yorum getirerek büyümüş olmak önemli!” diyor. Aile özel günlere ‘yabancı icadı’ gözüyle bakar, çocuğa düşmanlık, korku aşılarsa çocukta ya nefret oluşurmuş ya da tam tersi çocuk tahrik olurmuş. “Peki; ne yapmalı?” diyorum. Ailece sohbet etmeli, samimi tutumlar sergilemeli, bu tür günleri kutlayanlarla empati kurulmalı, çocuğun soruları cevapsız bırakılmamalı ve çocuğa bilinçli açıklamalar yapılmalıymış. Bu sayede çocuk yetişkin olduğunda zorlanmaz, hayat anahtarı empati ve hoşgörü olurmuş.
4) Beklentilerinizi abartmayın:
Eşi, sevgilisi özel günlere önem vermeyen kadınlar… Ne yaparsa yapsın hayatındaki erkeği değiştiremeyen ama yine de bir umut kadınlar… “Ne yapmalı, ne etmeli, derdimizi nasıl dile dökmeli?” derseniz, Aşkım’dan tüyoları veriyorum. Eşinizi, sevgilinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Kıyaslarsanız kaybedersiniz! Beklenti denizinde boğulmayın. Bir kere her şeyin başı sağlam ilişki. Sağlam ilişki demek; beklentilerinizi kendi sınırlarınızı aşmadan yaşamak, beklentileri de hayat gibi birbirinize yük değil ortak etmek demek. Hepimizin yeni yıl liste başı sağlık; ben de sizlere sağlıklı bir ömür, sağlıklı iletişim, sağlıklı ilişkiler diliyorum. Kalbinizden, evinizden, sofranızdan sevgi, sohbet, lezzet, bereket eksik olmasın! Yeni yıl umut olsun, hayat olsun!