Başlık olarak kullandığım atasözüyle başlamak istiyorum cümlelerime.
Yiğit kim?
Hakkı ne?
Bunu da kısa kısa yazayım.
Malum Korona Virüsü salgını Dünya’nın her yerinde, insanlığın büyük sorunu halinde devam ediyor. Yakalananların sayısı, yoğun bakımda olanların sayısı, solunum cihazına bağlı olarak yaşama tutunmaya çalışanların sayısı ve en sonunda da ölenlerin sayısı.
Binlerce insan, hayatta kalmak için hastanelerde mücadele veriyor.
Milyonlarca insan da, hayatın içinde bu salgına yakalanmamak için korku içinde, panik içinde hayatına devam ettirmeye çalışıyor.
Gelişmiş ülkelerin sağlık sektörünün çöküşünün bütün dünya izliyor.
İtalya ağlıyor, Fransa ağlıyor, İspanya ağlıyor, Amerika ağlıyor vs.
Virüsle mücadele edemiyorlar, ölümlerin önüne geçemiyorlar, binlerce insanın ölümünü çaresizlik içinde seyrediyorlar.
Fransa, Türkiye’den İtalya’ya gönderilen maskeleri çalabiliyor.
Amerika, elinde maske olan varsa, hastanelere götürsün diyecek kadar çaresizlik içinde kalıp, Türkiye’den sabun ve maske istiyor.
Peki Türkiye’de ne oluyor.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımız var ama salgının dünya halindeki ezici çoğunluğundan çok ama çok uzakta.
Maske bulmak için kimse telaş içinde değil.
Ücretsiz maskeler evlere, eczanelere, adrese teslim gönderiliyor.
Hastanelerde yer sakıntısı yok, Avrupa’daki gibi hastane koridorlarında, bahçelerinde, çadırlarda tedavi edilmek zorunda olan insanlarımız yok.
Solunum cihazı olmadığı için çaresizlik içinde tedavisinin sırasını bekleyen yok.
Avrupa’daki gibi yaşlılar ölsün, solunum cihazını gençlere verelim diyen bir politika yok.
Maskeleri kendi kendimize üretiyoruz, hem kendimiz için hem dünya için.
Solunum cihazını da kendi kendimize üretiyoruz, şimdilik kendimiz için, ileride başka ülkeler için.
Bunları yazmak için bir tık gerekir ya, hadi topla da şimdi yaz diyen tık.
İşte o tık da, önceki gün İstanbul’da Başakşehir Hastanesi’nin açılışının yapılması, yerli üretilen solunum cihazlarının teslimi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeterli olan sağlık alanındaki hizmetlere, bir tık daha, iki tık daha, üç tık daha katkı koyulmasının ilanını Başakşehir Hastanesi’nin açılışıyla yapmış oldu.
Çok değil, yakın geçmişte açılan büyük bir hastane için ‘Ne gereği var. Türkiye’de bu kadar hasta mı var?’ diyen bir siyasi düşünceyi de bunun yanına ekleyince, son sözü, ilk sözüm de olduğu gibi söylemek zorunda kalıyorsunuz.
Yiğidi öldür, hakkını yeme!