katılan Başbakan Binali Yıldırım, yaptığı konuşmada, "Türkiye Avrupa’nın güvenliğini sağlıyor. Bundan iki yıl önce bölgeden Avrupa’ya göç edenlerin sayısı günlük 2 bin 500 olurken bugün ise bu rakam 70’in altına inmiştir. Biz mültecileri bölgede tutarak bunların arasına sızmış teröristlerin Avrupa’ya geçmelerini engelleyerek Avrupa’nın iç güvenliğini sağlamış oluyoruz" dedi.
Başbakan Yıldırım, Münih Güvenlik Konferansının ikinci gününde konuşma yaptı. Başbakan Binali Yıldırım, konuşmasında Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadeleyi anlatarak, mücadelenin müttefik ülkeler tarafından takdir edilmesini istedi.
Güvenlik konusunda sorgulama yapılmasını isteyen Başbakan Yıldırım, "Dünyada güvenlik anlamında mülteciler anlamında iyi yönde mi gelişmeler oldu. Yoksa durum daha mı ciddi boyutlara ulaştı. Önce buna göz atmamız gerekiyor. Son yedi yıldır Türkiye’nin 911 kilometre sınırı olan Suriye alanında çok büyük bir iç savaş var. Türkiye bu savaşın ne başlatanıdır ne sebep olanıdır. Türkiye bu savaşın sonuçlarından doğrudan etkilenen ender ülkelerden bir tanesidir. Buna Ürdün’ü, Lübnan’ı da ilave edebiliriz. Burada yaşanan insanlık trajedisinin en ağır sonuçlarını karşılayan ülke Türkiye’dir. Biz son 7 yıldır 3.5 milyon canını kurtarmak için memleketinden yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kalan insanlara ev sahipliği yapıyoruz. Onlarla ekmeğimizi evimizi paylaşıyoruz. Onların hayata tutunmaları için her türlü fedakarlığı yapıyoruz. Bu yaptıklarımızın bir tarafını oluşturuyor. Bu biz kendi geleneğimizin kültürümüzden tarihimizden aldığımız değerlerle yapıyoruz. Kimsenin istediği için yapmıyoruz. Diğer taraftan da bölgede amansız bir mücadele var. Bütün dünya DEAS’a odaklanmış vaziyette. Ama oradaki mücadele ve oradaki terör sadece DEAŞ’la sınırlı değil. DEAS'la mücadele nasıl yapılıyor?
Koalisyon güçleri vasıtasıyla 70’den fazla ülkenin katılımı ile yapılıyor. Karşımızda ise 5-6 bin bilemediniz 10 bin tane silahlı çapulcu. Peki bu mücadelede neredeyiz? Gerçek anlamda bu mücadeleyi kim yapıyor? Buna bakmakta yarar var. Sadece bir örnek vermek istiyorum. Türkiye Fırat Kalkanı Operasyonuyla beraber bölgede 3 bin 600 DEAS örgütü elemanını yok etti. Şimdi 2 bin kilometrelik bu alanda 135 bin Suriyeli döndü, 160 bin çocuk okula başladı, sağlık tesisleri okullar açıldı, ticaret başladı, polis gücü tesis edildi. Güvenlik sağlandı. 3,5 milyon mülteciden 130 bini oraya yerleşti. Bunu Türkiye sağladı. Bununla da yetinmeyerek Irak alanında da koalisyona katılmadan DEAŞ’la mücadelede sadece Musul etrafında 800 teröristi etkisiz hale getirdik. Verdiğimiz bu mücadele bunlarla sınırlı kalmadı. DEAŞ’ın bölgemiz ve Avrupa için ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmak bakımından önemlidir" dedi.
"Biz NATO’nun güney sınırlarını koruyoruz"
"Şu anda Türk hapishanelerinde DEAS mensubu tutuklu sayısı 10 bin civarındadır" diyen Başbakan Yıldırım, "Avrupa ülkelerinde gelen 5 bin 800 yabancı savaşçıyı sınırlarımızdan sokmadık geri gönderdik. Bunun yani sıra 4 bin şüphelinin girişini engelledik. 56 bin 300 potansiyel DEAŞ’la ilişkisi olabilecek olanlara sınırlarımızdan giriş yasağı koyduk. Bu çalışmamız da DEAŞ’ın bölgedeki faaliyetlerini azalttı. Türkiye’deki canlı bomba toplu katliam faaliyetlerini sınırlandı. Aynı zamanda Avrupa’ya yayılma ihtimalini azalttı. Buna rağmen tehdit bitmedi. ABD, YPG-PYD iş birliği yaparak özellikle DEAŞ’ı yok etmek için faaliyetine girmiştir.
YPG-PYD Türkiye’nin 40 yıldır mücadele ettiği bölücü terör örgütünün PKK’nin Suriye’deki şubesi adıdır. Türkiye’nin Kuzey Irak’ta etkin mücadelesi karşısında tutunamayan bu terör unsurları Sincar üzerinden Suriye’ye geçerek Fırat’ın doğusuna gelmiş ve burada yasayan Kürt, Arap, Türkmen ve Ezidi gibi masum insanların üzerine çökerek buralara hakim olmaya çalıştı. Simdi ise iki NATO üyesi ABD ile karşı karşıya geldi. Biz NATO’nun güney sınırlarını koruyoruz. Bir yandan NATO’nun sınırlarını korurken NATO’nu diğer bir ülkesi bizim sınırlarımızı tehdit eden insanlarımıza saldıran bir terör örgütüyle DEAS mücadelesine girmesini izahta zorlanıyoruz. Dostlarımızdan bunu konuştuğumuzda bize söylenen şey çok açık bu bir mecburiyet. Bu bir tercih değil. Şu anda Suriye ve Irak alanında DEAS örgütü mensubunun sayısı minimum seviyesindedir. Deyr ez Zor ve Bağdat’ın güney batısında Kerkük’ün güneyinde bir miktar vardır.
Toplam sayıları ise 3 bin civarındadır. Hepsinin yok edilmesi lazımdır. Burada hem fikiriz. Bunu yaparken yeni bir terör örgütü oluşturmayalım. Suriye’de eğer kalıcı barış istiyorsak Suriye’nin geleceğini oluşturacak bütün etnik grupların Soçi, Astana Ateşkes, gerginliği azaltma daha sonraki adım olarak da anayasa hazırlıklarının tamamlanmasıyla birlikte Cenevre’de bütün koalisyon ülkelerinin BM Rusya’nın İran’ın Türkiye’nin ana oyuncuların katılacağı bir konferans ile çözüm bulunması lazım. Suriye’nin nüfusundan daha fazla nüfusu ülke dışındadır. Türkiye bir yandan DEAŞ’la mücadele ederken aynı anda diğer üç terör örgütüyle de mücadele ediyor. PKK bunun uzantısı YPG PYD’dir. Bir diğeri ise FETÖ örgütüdür. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonucu FETÖ terör örgütü sadece Türkiye için değil bütün dünya için büyük bir tehdit olduğu ortaya çıkmıştır. Avrupa ülkelerinde bu örgütün rahatlıkla faaliyet gösterdiklerini şahit olmaktayız" ifadelerini kaydetti.
"Türkiye Avrupa’nın güvenliğini sağlıyor"
Türkiye'nin Avrupa’nın güvenliğini sağladığına dikkat çeken Yıldırım, "Sorunların çözümü terör örgütü mensuplarının yok etmekle mümkün değildir. Bunu derinliklerine inmek zorundayız. Önce El Kaide, El Nusra oldu. DEAS oldu bundan sonra hangi isimle karşımıza çıkacağını kimse garanti edemez. O halde çözüm, hiçbir farlı bakış ayırım yapmadan ama, fakat demeden teröristler Müslüman ülkeden çıkar gibi bir yanlışa düşmeden bu mücadeleyi yapacağız. Diğer yandan da bunu doğuran sebepleri de BM, Güvenlik Konseyi üyeleri bu konuya daha fazla yoğunlaşmaları lazımdır. Bölgedeki geleceğe yönelik adil paylaşım demokrasi adin yönetim sekli ve kaynakların adil dağıtımı konularında çalışmamız lazımdır. Sonuç olarak daha çok demokrasi, insan hakları ve yerel insanların seslerine kulak vermeliyiz. Türkiye Avrupa’nın güvenliğini sağlıyor. Bundan iki yıl önce bölgeden Avrupa’ya göç edenlerin sayısı günlük 2 bin 500 olurken bugün ise bu rakam 70’in altına inmiştir. Biz mültecileri bölgede tutarak bunların arasına sızmış teröristlerin Avrupa’ya geçmelerini engelleyerek Avrupa’nın iç güvenliğini sağlamış oluyoruz" dedi.
Başbakan Yıldırımn, konuşmasının ardından soruları cevapladı. Yıldırım, Osmanlı tokadı konusunda sorulan soruya, "Biz teröre tokat indirdiğimizi ima ettik. Bizimle savaşmak isteyenlerle de savaşmaktan çekinmez gerekli cevabi veririz" dedi.
Almanya’da 3 bin 63 dolayında tutuklu olduğunu hatırlatan Başbakan Yıldırım, hapiste bulunan Türklerin suçuna bakmadan dışarı çıkmalarını istemenin doğru olmayacağını söyledi. Yıldırım, Türkiye’nin Avrupa ve ABD gibi ülkelerde olduğu gibi hukuk devleti olduğunu hatırlattı.