Merhaba sevgili Medya Ege okuyucuları!
Bugün Yeşilçam sinemasının yıldızlarından olan Ayşen Gruda'nın anım günüdür. Ve ben yazımı onun muhteşem sözlerini hatırlayarak başlamak istiyorum. "Ben kadınım yada ben erkeğim değil, ben insanım diyebilmeliyiz. İnsan dediğimiz zaman güzel oluyoruz, güzelleşiyoruz." demişti sevgili Gruda.
Ne kadar güzel anlatmış insan olabilme çabamızı. Oysa cinsiyetçilik bir ayrımdır, birliğe, insanlığa yapılan terörsü bir eylemdir.
Bu sefer kadınların eksik yönünden bahsetmek istiyorum. Aslında tam olan, bir bütün olarak dünyaya gelen kadının kendi hayatını eksiltmesinin sebep ve sonuçlarını hatırlayalım istedim. Eğitim insan için en önemli hayat olanaklarından biridir. Geleceğini planlayan, gelecek yolunu gösteren bir pusuladır. Özellikle kadınların hayatında eğitimin önemini her zaman anlatıyoruz. Ve kadının okumasını, eğitim almasını her zaman savunuyoruz. Ama bugün bu yazımda eğitim, kariyer kavramını hayatının merkezine koyup ömrünün üçte ikisini yaşayıp bitiren kadınları tanıtacağım sizlere.
Eğitim dediğimiz nesne kesinlikle akademik bilgi anlamına gelmiyor. Herkes üniversite bitirmeli, herkes diplomalı olmalı diye bir kural yoktur. Tamamen isteğe, hevese, arzuya ve azime bağlı birşey bu. Tabi bir de yaşam şartlarına, hayat imkanlarına yönelik. Ama bazı kadınlar eğitimin, akademik ilerleyişin arkasından koşarken o koşuda hayatı ile yarıştığının farkında olmuyor. Ne kadınlar var bu memlekette; eğitimli, kültürlü, azimli, cesur, bilgili, çalışkan, en üst düzeyde başarılı iş kadını. Fakat bunları kusursuzca elde etmeye çalışırken sevgiden, aileden, ebeveynlikten mahrum kalmanın eksikliğini yaşıyorlar. Yanlış anlaşılmasını istemem. Kadın kendi ile, kadınlığı ile bir bütündür. Çocuksuz olmak, evlenmemek onu yarım göstermez, eksik kılmaz. Ama bu kadınların bu kavramları belli bir yaştan sonra arzuladıklarına hiç şüphem yoktur. Çünkü kadın olmanın fıtratını iyi biliyorum. Kadın sevgi ile beslenir, kadın anne olunca daha cesur olur, dünyayı yıkmayı göze alır, kadın biri ile hayatını paylaşınca değişir, güzelleşir.
Genç yaşlarında akademik eğitimle ilerleyen, işini özenle yapmaya çalışan, herdaim kendini geliştiren kadınlar sevgiyi erteliyor. Hayatında yer almak isteyen şeyleri ileri plana atıyor. Yıllar geçiyor ve bu alanda ilerleyen kadın özel hayatında yalnızlığı yaşıyor. Belli bir yaştan sonra da evlilikten soğuyup, her insana tahammül edemeyip, aşkın varlığını inkar edip yalnız hayatını kendisinden başkası ile paylaşamıyor. Yalnızlığa alışmış, kendi hayatını kendisi ile yaşayan bu kadınlara zor geliyor birini beğenmek, ona alışmak, onu hayatının belli bir yerine koymak, tek kişilik hayatını iki kişilik yaşama dönüştürmek. Bu zorluğu aşmak Çin seddini aşmak kadar zordur artık.
Hayat kısa, hayat uçuyor. Ömrümüzü doğru planlamalıyız ki bu hayatın sunduğu tüm olanakları yaşaya bilelim. Eğitimle beraber aşklarımızı, sevdiklerimizi, yuvamızı, eğer istiyorsak ebeveynlik statümüzü de kazanmalıyız. Onlarla birlikte adımlamalıyız. Her kadının eğitim kadar aşka, aileye, yuvaya, birlikteliğe ve anne olmaya hakkı var. Haklarımızın önüne geçmek ve fıtratımızın aksine yaşamak bizi mutlu kılmaz.
Sen mutlu olmaya layiksin aziz kadın! Lütfen hayatına yön verirken tutkularından, aşklarından vazgeçme, hayatını dörtgen değil, daire şeklinde yaşa. Dörtgen hayatının köşe sayı bellidir, oysa dairenin her noktası hayatının sonsuz köşeleri olduğunun ıspatıdır. Esen kal, aziz kadın!