Yorulduk; aramaktan, arayıp bulamamaktan. Koşmaktan ama varamamaktan. Uzanıp tutamamaktan. Hep geç kalmaktan. Hep uzaktan bakmaktan.
Yorulduk; kısa görünen yolların sonunda çıkmazlarla karşılaşmaktan. Karanlıklarda kaybolmaktan. Işık aramaktan.
Yorulduk; taşları yerine oturtamamaktan. Sürüklendikçe zedelenip, yaralarla yaşamak zorunda kalmaktan
Yorulduk; her dinlenmek istediğimizde yüklerimizi koyacak bir yer bulamamaktan. Altlarında ezilip, nefessiz kalmaktan.
Yorulduk; hayallerimizin yere düşüp paramparça olmalarını görmekten. Birleştirmeye çalışsak da, çatlaklarından acı sızmasından.
Yorulduk; kalkan hasatlara yetişememekten. Bahçelerimizin topraklarının kurumasından. Nadasa bıraksak da bir daha eskisi gibi verimli olamamaktan.
Yorulduk; gözleri uzaklara dikip, özlemleri yüreklerimizde hissetmekten. Daldığımız hasretler içinde boğulmaktan.
Yorulduk; günleri koparılıp, atılan bir takvim yaprağı gibi çöpe atmaktan. Pimi çekilmiş bir hayat gibi, her an patlayacak korkusuyla yaşamaktan.
Yorulduk; umutlarımızın cenazelerini kaldırmaktan.
Yorulduk; etrafımızı saran yalanlardan.
Yorulduk; neyi beklediğimizi bile bilmeden beklemekten.
Yorulduk; dışımızdaki çiçekleri yaşatmaya çalışırken, içimizdeki bahçelerin solmalarını izlemekten.
Yorulduk azizim çok yorulduk hayatı bir film gibi seyredip, kendi hayatlarımızda figüran olmaktan. Onu alıp buraya, bunu alıp oraya koyayım derken kendi yerimizi bile kaybedip oradan buraya savrulmaktan.
Zamansız yağan yağmurlar gibiyiz, dalından erken kopan bir yaprak, kumsalda kaybolmuş bir deniz kabuğu, kum saatinde kalıp, düşmekten korkan son kum tanesi, rotasını kaybeden bir kaptan, suyunu yitiren bir deniz gibiyiz.
Yarını olmayan sabahlardan biz çok yorulduk.