İnsanlar onlarca kişisel gelişim eğitimi alıyor, kişisel olarak gelişmişlik düzeylerinde bir fark oluşmuyor. Onlarca farklı kıyafet alıyor, çoğunu bir kereden fazla giyme fırsatı bulamıyor. Yüzlerce hatta binlerce fotoğraf arşivleri var, izlemek ya da paylaşmak için vakit bulamıyorlar. Kitaplar kitaplıklarda, giysiler dolaplarda, yemekler çöplerde, sözler boğazlarda saklanıyor. Çoğu şey gibi zaman da israf oluyor.
Çağ hızlanıyor, teknolojiyle birlikte hızlanan yeni dünyaya ayak uydurmak için uyumlu olmaya çalışmak zorlayıcı olurken, çağın dışında kalarak uyumsuz olmak ise bir fayda sağlamıyor.
İster teknolojiyle ve hızlanan çağ ile uyum içinde olmayı, ister uyumsuz olmayı seçin, içinde yaşadığımız dünyada zaman hızlandı. Bu hıza ayak uydurmak ve anı bereketlendirmek mümkün. Zamanı iyi yönetebilmek için belki sıradışı gelecek olabilir, yönetmeyi bırakmak gerekiyor.
Yönetme ihtiyacı insanı yoruyor ve ellerini kanatıp kontrol delisi olmadan da bırakmıyor. Stressiz zaman için zamanı yönetmeye çalışmayı bırakmak gerekiyor.
Zamana teslim olmak insanı huzurlandırıyor. Zamanı yönetmek ise strese ve kontrolcülüğe neden oluyor. Zamana teslim olmaktan kastım zamanı çar çur etmek değil, aksine zamanı doğru kullanmak, onunla uyumlanmak.
Örneğin; saat 17.00'de arkadaşlarınızla buluşmak üzere sözleştiniz. Ve saat 16.55 olmasına rağmen bir türlü işinizi bitirip çıkamadınız. İnanılmaz gerginsiniz ve acele ediyorsunuz. Stres seviyeniz arttı, adrenalin yükseldi, gerginlik hat safhada, etrafınızda olup bitenlere bağırıyor hatta insanları kırıyorsunuz. Başkasına zararınız dokunmasa kendinize sövüyor, kendinize kızmasanız işinize isyan ediyorsunuz. Sonunda çıktınız, geç kalacağınızı haber verdiniz, bir de trafik var, iş çıkışı saatlerinde felç olan trafikte stres seviyeniz ona katlandı bile. Zamanı yönetmeye çalıştıkça, acele ettikçe öfkeniz artıyor. Böyle durumlarda bazen gitmemeyi, iptal etmeyi dahi düşündüğünüz oluyor. Zamana direndikçe sizi içinde hapsediyor. Oysa topu topu planlanan saatten yarım saat gecikiceksiniz, üstelik haber de verdiniz. Nedir içinde bulunduğunuz şartlarla alıp veremediğiniz?
Şu an trafiğin akışını değiştirebilir misiniz? Hayır. Peki neyi değiştirebilirsiniz? Kendi akışınızı... Zamanın akmasına izin vererek, onunla savaşmayarak, ona direnmeyerek onu bereketlendirebilirsiniz.
Evet, takıntılı bir şekilde zamanı yönetmeye çalışmak yerine, ona teslim olduğunuzda zamanın akıp geçtiğini fark edeceksiniz, huzurla... İnsanoğlu direndiği hiçbir şeyi değiştiremez. Varışınızdaki gecikme için geriye dönüp gün sonunda duruma baktığınızda, kaybettiğiniz herhangi bir şey olmadığını, hatta kayıp sandığınız dakikaların sizin lehinize dahi olduğunu sonradan fark edebilirsiniz.
Stres altında geçirdiğiniz öfkeli dakikalar için ne diyeceksiniz? Kayıp mı, yazık mı yoksa farkındalık mı? O stresli dakikalar, hatta saatler; karnınızda sancı, göğsünüzde daralma, başınızda ağrı, boynunuzda gerginlik ve daha bir çok psikosomatik ağrı ve rahatsızlık olarak size geri döndü... Yine de size bir çok konuda kılavuz olmak için geldiler, fark edebildiniz mi?
Zamana teslim olmak ve hatta andan, koşullar her ne olursa olsun keyif almak mümkün mü, gerçekleştirilebilir mi?
Yeni çağın hızıyla birlikte koşullar zorlaştı, kabul ediyorum. Eskiden kolay gelen artık kolay olmamaya başladı. Bir çok değer unutuldu, çoğu şey anlamını yitirdi. İnsanlar amaçsızca oradan oraya sürüklenmeye başladı. Bu hızla birlikte kitleler sürüklenirken, şikayetçi kalabalık hiçbir şeyi değiştirmeden şikayet etmeye devam ededursun, bir kısım kalabalık bir şeyleri değiştirmeye kafasını takmışcasına kontrol delisi oldu. Arada sıkışıp kalan bir kısım, aynı anda bir çok şeyi yapmaya çalışırken bir de hayatlarına anlam katmaya çabalar oldu. İlk gruba, sadece şikayet eden, kabul etmeyen ve değiştirmeyenler diyelim. İkinci grup mutlu ve huzurlu olduğunu iddia eden oysa kontrol delisi olmuş ve her şeyi değiştirmek istediği halde şikayet etmediğini zannedenler, üçüncü grup ise bazen şikayet edip bazen huzur bulan, arada sıkışıp kalmış hem değişimin içinde ayak uyduran hem de kızan ve değişmemek için direnenler diyebiliriz. Bir de oldukça nadir rastlanan dördüncü grup var ki, onlar da yazımın konusu olan ve her durumda teslim olmuş ve yaratılmış her şeyle uyumlanarak huzur içinde kalmayı, akışta olduğunu bile fark edemeyecek kadar akışta olan ve şikayet etmeden, hamd ederek, yardım ederek, iyilik ederek, dünyaya geliş amacına ve fıtratına sahip çıkarak, görevlerini ve sorumluluklarını hakkıyla yerine getirerek yaşayan ve kanaat eden, liderlik eden, önderlik eden, mütevazılık eden, çağın evliya nispetindeki ender rastlanır güzel gönüllü insanları...
Rastladım mı, nasip oldu. Dilerim siz de bu dördüncü gruba sıkça rastlarsınız çünkü kendilerine ve yol gösteriş biçimlerine oldukça çok ihtiyacımız var.
Gelelim zamanı bereketli kılacak ve insana doyum aldığını hissettirerek huzur verecek, anlamlı bir teslim oluşa...
Zaman yönetimi değil zamana teslim olmak ve içinde bulunduğumuz an ile uyumlanmaktan bahsettim. Şimdi, şu anda bulunduğunuz yerde, her ne yapıyorsanız onu yaparken, şimdi bu yazımı okurken sadece yazıyı okuyun. Zihninizin geçmiş ve geleceğe yaptığı yolculuklara takılmadan anda kalmayı deneyin. Zihin geçmiş ve gelecekte yaşamayı ve size geçmiş ve gelecek ile ilgili veriler, hikayeler, görüntüler, sesler, hisler getirmeyi ve sizi korkuya, endişeye ve kaygıya sevk edecek duygulara sokmayı sever. Sizi sizden edecek yani zamana teslim olmanızı ve huzur bulmanızı, ne yapıyorsanız yalnızca onu yapmanızı engelleyecek her şeyi önünüze getirir, koyar. Bu da neymiş, nasıl da unutmuşum diye önünüze getirip koyduğu her şeye anlam yüklemeye, ehemmiyet vermeye başladığınız anda zamanın bereketinden uzaklaşır ve zihnin tuzağına düşersiniz.
Zihin tuzaklarına düşmemek ve zamanın bereketini fark ederek stressiz ve huzurlu kalmak için şimdinizi yönetmeyi ve kontrol etmeyi azaltın. Sorumluluklarınızı yerine getirin ve diğer eyleme, diğer sorumluluğunuza geçin. Unutmayın hayat düşüncelere geri bildirim vermez, sadece eyleme geri bildirim verir. Ve mükemmel iyinin yakın arkadaşı değildir, baş düşmanıdır.
Sağlık ve iyilikle kalın!
Tutku Çetiner Ural