ZEREFŞAN

Enes Yıldız

Üzerimde kara bulutlar dolaşıyor yine. Bahçemde Zerefşan süslemeli laleler tomurcuk açmış. Orta Asya’nın bağrında saklanan çok kıymetli ırmaklarında, Göklere bir nida yükselmiş sarıpapatyaların dilinden. Nasıl çıktım ben bu esrarengiz gecenin kara karanlıklara bürünmüş gökyüzünden. Yağmur olup yağmak vardı, hayatı hallaç pamuğuna bağlı, kör düğümler atılmış, her ilmeği büyülerle büyülenmiş gönüllerdeki kabristanlara. Yağmur olup akmak vardı, hayatın sillesini yemiş, önüne engeller atılmış, karanlık zindanlara hapsedilmiş gönüllerdeki mahzenlere. Yağmur olup çağlamak vardı, derin yalnızlıklara kelepçelenmiş, hadsiz sessizliklere zincirlenmiş, çölde garip bir köle gibi esir edilmiş gönüllerdeki ateş çukurlarına.

Kar taneleri kadar sevenler vardı bir zamanlar. Yağan karların elleri üşüttüğü, yürekleri yaktığından habersiz, Dolunayın altında güneşlenen bir çocukluğum vardı, siyahın hiç bir tonunu sevmeyen, beyaz ve yeşilin temizi, güzeli, iyiyi temsil ettiğini zanneden. Beyaz hayallerim vardı benim, hayal etmeye kıyamadığım. Hallerim şimdilerde beyaz kâbus, beyaz karanlık, belki de beyaz karamsarlık. Gökkuşağın altından geçince istediğin bir şekilde görünme gibi bir güce sahip olunabileceğine inanan çocukluğum vardı. Tüm çocukluğum gökkuşağı kovalamakla geçti, bir türlü yakalayamadım gökkuşağını, hem çocukluktu, hem de hayaldi, e haliyle imkânsızdı, tıpkı sen gibi.

Duydum ki sözlenmişsin, parmağına kelepçe takmışsın gönlün bende mahkûmken. Parmağına kına yakmışsın yüreğin bana yanıkken. Şu an sahilde yürüyorum karşında da bir çift kumru yuva kuruyorlar. Derin bir ah çekip yıkılsın dedim bu dünya, dedim ve uyudum kumların üzerinde. Uyandım ne dünya yıkılmış, ne sen varsın, ne de kumrular. Böyle imkânsızdı senle aşk...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.