Hayatın düşündüklerinden ibaret olduğuna inanan ve bunların hiç değişmeyeceğine olan inancına sıkı sıkı sarılanlar… Bu düşüncelerin yüzde yüz geçerli ve doğru olduğunu bize fısıldayan kim? Zihnimizden geçen her düşünce yaratılmış ve aktarılmış düşüncedir. Çoğu da mirastır bize.
Oysa hepimiz düşüncelerimizin bizim tarafımızdan üretildiğine dair bir inançla hareket ederiz. Çünkü küçüklüğümüzden beri bildiğimizi düşünme eğilimi içindeyiz. Peki, şimdi düşünelim: bize bir çorbanın nasıl içileceğini, bir çorabı nasıl giymemiz gerektiğini kim söylüyor? Ya da misafirlere nasıl davranacağımızı, bize iyi davranan bir insana nasıl karşılık verebileceğimizi? Gerçekte düşünmeye başlarsanız bütün bunların bize öğretilmiş kalıplar olduğunu fark edersiniz. Henüz düşünme yetimizin tam olarak devreye girmediği çocukluk dönemimizde bize nasıl yapmamız gerektiğine dair pek çok direktif alırız ve bu direktifler bize o kadar çok söylenir ki bu konuda otomatikleşir ve olduğu gibi kabul etme süreci yaşarız. Aradan yıllar geçer, otomatikleştirdiğimiz her düşünce, artık bizim de düşüncelerimiz haline gelmiştir.
İşte burada sormamız gereken soru şudur: düşüncelerimizi değiştirebilir miyiz ya da hangi düşüncelerimizi değiştirebiliriz? Üzerinde durulması gereken önemli bir sorudur. Birçok insanın kendine acı verdiği halde düşünce dizgesini değiştirememesinin sebebi burada yatmaktadır. En derinlerde yatan ve bizimle çocukluğumuzu geçirmiş düşünceler derimiz gibi olur çoğu zaman. Değişmesi için ciddi bir çabaya ve yardıma ihtiyaç vardır. Tabi öncelikle de bununla ilgili yoğun bir farkındalığa.
Buraya kadar anlattıklarımız, bizde bir karamsarlık yaratmasın çünkü değişim dinamiktir ve olasıdır. Kişinin çabasıyla değişim, belli bir yere kadar mümkündür. Ancak iyi haber şu ki sonradan edindiğimiz düşünce kalıpları değiştirilebilir bir güce sahiptir.
Başkalarıyla olan iletişimimizde sıkıntı varsa bu, sahip olduğumuz düşünce kalıplarımızla ilgili olabilir. Bunlar üzerinde çalışmak, güzel sonuçlar verir. İşimize yaramayan, bizi bir yere götürmeyen kalıplarımızla vedalaşabiliriz. Tıpkı giymediğimiz giysilerimizi attığımız gibi. İşte burada devreye zihin temizliği giriyor. Hani hep denir ya gerçekten de daha doyumlu bir hayat mümkün.
Sizi rahatsız eden düşüncelerinizi bir kağıda yazamaya başlayarak ilk adımı atabilirsiniz. Yazmak somutlaştırmaktır. Bundan sonraki adım ise değiştirmek istediğimiz düşüncenin yerine yeni bir düşünce koymak. Bu yeni düşüncenin sağlıklı ve işlevsel olması gerekir ki zamanla işlerlik kazanabilsin. Doğru bir çabayla daha sağlıklı bir düşünce temeline sahip olabiliriz.
Şunu unutmamak gerekir ki istersek birçok şeyi başarabiliriz. İstersek daha huzurlu bir hayat yaşayabiliriz. Buradaki anahtar sözcük, istemek. Hem de gerçekten istemek. Hangimiz daha doyumlu bir hayat yaşamak istemeyiz ki…