Bugün 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı Günü!
Türkiye’de yapılan, yapılmakta olan gazeteciliğin içindeyiz, yurt dışında yapılan gazeteciliğin ise takipçisiyiz.
Bazen kendi içimizde, bazen de yurt dışında yapılan gazeteciliği gördüğümüzde herkes gibi biz mesleğin içinde olanlarda şaşkınlık içinde kalıyoruz.
Mizah programlarına dahi konu olan, neresinden çekerken oraya giden, nerede para varsa oraya yönelen gazetecilikten, mesleğin etiğini düşünerek şikâyetçi olsak da, gazeteciliğini yaşayabilmesi için ekonomik gücünün elinde tutabilmesi için de bunun gerekli olduğunu düşünmeden edemiyoruz.
O yüzden toplumun kabul ettiği, gazetecilik toplum için, insan için yapılır mantığını kabul etsek de, ekonomik olarak gazetecilerin güçlü olması özgür olmasıyla eş durumda.
Hele ki, dijital ortamda herkesin her şeyden haberdar olması, her şeyi bilmesi, görmesi, bildirmesi ve ön haber gibi yaymasından sonra.
Günümüzde gazeteci olmak zor değil!
Sınavlarını kazanıp, okulunu bitirip, belirli bir süre yasaya tabi çalışma hayatı geçirdiğinizde kanunlarımıza göre gazetecisiniz!
Günümüzde gazetecilik yapabilmek zor!
Bildiğinizi yazamadığınız, yazamadığınızı okutamadığınız, yazdığınızdan dolayı psikolojik veya fiziksel olarak tehditler aldığınız bir dönemde gazetecilik yapmak gerçekten zor.
Kanunlar gazetecinin haber almak ve yayma özgürlüğünü sonuna kadar savunsa da, kanunların, toplumun kabul etmediği durumda kalan ve haberlere konu olan insanların özgürlük anlayışı, gazetecinin gazetecilik yapmasını her zaman engellemeye yönelik oluyor.
Bir de toplumumuzda maalesef ki, şöyle bir yargı var.
Gazeteci gazetecilik yapıyorsa mutlaka altında maddi veya manevi bir beklenti var.
Gazetecinin gazetecilik yaptığı hiçbir zaman hesaba katılmıyor.
Geçmişten küçük bir örnek vereyim.
Konusu itibariyle ilginç bir boşanma davasını geçmiş tarihte haber olarak yazmış ve yayılmasına vesile olmuştum.
Haberin çıktığı gün, boşanma davasının erkek olanı yani koca sıfatı taşıyanı ilk arayan oldu.
Haberi eşinin, karısının yaptırdığını, kaç para aldığımı, onunla birlikte hareket ettiğimi iddia ederek yüksek tonda konuştu.
Onu adliyedeki basın odasına davet edip yüz yüze konuşmayı tercih ettim.
Aradan bir iki saat geçtikten sonra bu sefer aynı boşanma davasının kadın tarafı aradı.
Aynı ithamlarda bulunarak, boşanacağı kocasıyla ilişki içinde hareket edip, haber yaptığım iddiasında bulundu.
Aklıma güzel bir fikir geldi ve onu da basın odasına davet ettim.
Ertesi günü önce kadın geldi.
Onunla haberi neden yazdığım, neyi amaçladığım, kocasını tanımadığım konusunda konuşmamız devam ederken basın odasına kocası da geldi.
Onu da odaya aldım.
Birbirine şüpheli ile bakan ve aynı şüpheyi bana yüklemeye çalışan iki tarafa da sordum.
İkiniz de şimdi birbirinize beni nereden tanıdığınızı, aramızda nasıl bir ilişki olduğunu birbirinize anlatın dedim.
İkisi de, ‘İlk defa size bu basın odasında görüyoruz’ dediler ve susarak birbirlerine suçlayıcı, beni de bu suçun içinde ilişki içinde olan gazeteci olmadığıma karar verdiler.
Haberin bağımsız şekilde, hiçbir kişinin talimatıyla, hiçbir kişinin çıkarlarına düşünmeden sadece toplumun bilgilenmesi ve bu tür davalardan, nedenlerden, sonuçlardan haberdar olması konusunda yapıldığına kanat getirdiler.
İşin garibi, ikisi de o zamana kadar hep birbirini, birbirlerine karşı haksız olarak bir şeyleri yapmakla itham ettiklerini, birbirlerine karşı güdülenmiş, ön yargılı olduklarını fark ettiler.
Basın odasında boşanma davasının nedenlerini bir kez daha düşünerek çıktılar.
Sonunda boşanmaktan vazgeçtiklerini öğrendim.
Gazeteci olmak kolay da, gazetecilik yapmak işte bu nedenle çok zor!
Tüm meslektaşlarımın 24 Temmuz Gazetecilik ve Basın Bayramı Kutlu olsun.