Eylül Ayça Karakuş
SEVGİ RENGİ
En son ne zaman güldürmüştün yüzümü hatırlamıyorum. İç sesime ne zaman candan kulak vermiştin diye kendime soruyorum fakat içimde kopan fırtınalardan senin bende ki sesini duyamuyorum.Ruhum bedeninden kopalı o kadar uzun zaman olmuş ki seni bulamıyorum.Kaybetmişliğin en kötü yanı bir daha kazanılmayacak olduğunu bilmekti. Hani o çok sevdiğin kömür karası gözlerim vardı ya...Iste o kömür karası gözlerimi yorgunluğa terk ettiğin gecelerimden birinde yazıyorum sana.
Uzun uzun yazmayacağım. Bu gece başımı öne eğip sadece düşüneceğim...Tozu dumana katan sokakların pis havasını soluyorum.
Yolun sonunda sana kavuşacağımı bilerek düşmüştüm ben yollara. Kuytu karanlıklardan korkmadan, tökezler miyim diye bir saniye bile düşünmeden beni sana getirecek yollara yalın ayak vurmuştum kendimi. Meşalelerle karşılamanı beklemiyordum ama bir tebessümün bile ayağıma batan çakıl taşlarının acısını almaya yetecekti.
Oysa sana gelirken; dokunuşlarına can verecek, bakışlarına kul olacak, gülümseyişine ölecek kadar sevgimi yüreğime sırtlayıp yorgunluğumu hissetmeyerek gelmiştim. Eller bilmez ama sen bil istiyorum. Çıktığım yolların tozu dumanı ciğerlerime işledi ve maalesef bu sana yetmedi, bir kuru canımla ben yetemedim sana.
Görmesini bilmeyen gözlerin değil yüreğindi.Içimi acıtan yara değil kanattığın yaraya yar olamamandı. Sen uzaktan uzağa zırhlarınla engellerini sıralarken bana, bir bilseydin ki sen bende nelerdin?
Başımın tacı, gönlümün efendisisin. Huzurumun adı,dilimin ucunda ki yeminsin. Gökyüzünün yıldızlarını gözbebeklerimin içinde bir araya getiren mucizemsin. Milyarlarca insanın bu hayatta bir rengi varken benim seni gökkuşağı ilan ettiğim, içinde sayısız renk barındırdığım, bir türlü seni tek renge sığdıramadığım rengarenk kocaman sevdiğimdin sen. Ben seni böylesine güzelliklerle severken senin beni layık gördügün sevgi rengini belirlememi ister misin?
Gürültülü hayatların içinde kaybolmuş cılız bir ses gibiydi seni sevmelerim...Gözlerim de fer kalkmamıştı, gülüşlerimde mutluluk yoktu, kalbim biraz donuk, ruhum ise durgundu.Renksiz ve karadan daha kara gecelerde sessizliğine ilk düşmem sensizlikten olmuştu. Sandım ki sessizliğine dalarsam seni bulurum. Oysa nerden bilebilirdim ki senin tek rengin lacivertmiş...
Bana layık gördügün tek bir renk varmış, o da hiç bir ressamın bile açamayacağı kadar koyu karanlık bir maviymiş.
Dedim ya, uzun uzun yazmayacağım sana. Sana inat,tüm rengarenk renklerle boyayacağım lacivertinin üstünü bu gece. Biraz olsun kendini sev, ışık ol diye....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.