Sevgi ve güven görmeyen çocuklarda travma oluşabilir
Aile içi şiddetin fiziksel şiddet, fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve duygusal ihmal olmak üzere 5 türü olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuğun ruhsal gelişiminde iki önemli gıdanın sevgi ve güven olduğunu söyledi.
Sevgi ve güven gıdası alamayan çocuğun travmalar içinde büyüyeceğini kaydeden Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile içi şiddetle mücadelede cezadan daha önemli olanın tedavi olduğunu sözlerine ekledi. Tarhan, grup stresinin şiddet üzerindeki etkisine de dikkat çekti.
Çocuğa yönelik şiddetin de içerisinde bulunduğu şiddet türünün literatürde “domestik şiddet” olarak geçtiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet olduğu gibi korumasız ve savunmasız çocuklara ve erken çocukluk dönemindeki çocuklarda yönelik de olabiliyor. Biz ruh sağlığı profesyonelleri, Çocukluk Çağı Travma Ölçeği’ne her vakada bakıyoruz. Burada beş şiddet türünden söz ediliyor: Fiziksel şiddet, fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve duygusal ihmal.” dedi.
Duygusal ihmalde çocuk sevgisiz bırakılıyor
Fiziksel istismarın aç bırakmak, odaya hapsetmek şeklinde olabildiği gibi korkutmak ve tehdit ederek de gerçekleşebileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuğu odaya kapatmak, seni yakarım diye korkutmak fiziksel istismar oluyor. Duygusal istismarda ise fiziksel şiddet olmuyor ama çocuk bir çok duygudan mahrum bırakılıyor, aç bırakılıyor. Örneğin, seni sevmem denilerek duygusal tehdide maruz bırakılabiliyor. Ya da annesine bir zarar verilebileceği tehdidiyle duygusal istismara uğrayabiliyor. Bu şiddet türlerinden en yaygın olanlarından biri de duygusal ihmal. Bunda da çocuk sevgisiz bırakılıyor.” diye konuştu.
Sevgi ve güven, iki önemli psikolojik gıdadır
Çocuğun gelişiminde fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması kadar duygusal ihtiyaçlarının karşılanmasının çok önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuğu büyütürken yiyeceğini, içeceğini, ihtiyacı olan gıdasını yeterli ölçüde vermezsen hastalanıp gelişemez ve ani ölümler olur. Aynı şekilde çocuğun fiziksel besini olduğu gibi psikolojik besini ve gıdası da olduğu unutulmamalı. Psikolojik olarak en önemli iki gıda vardır: Biri sevgi, diğeri güven. Çocuk sevgi ve güven gıdasını alamazsa, kendini güvende hissedemezse ve sevgisiz bir ortamdaysa o çocuk travmalar içinde büyür.” uyarısında bulundu.
Yapılan son araştırmalara göre, 0 - 6 yaş arasındaki çocukluk çağı travmalarının beyinde kalıcı izler bıraktığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu dönemde yaşanan travmalar, çocuğun beyin network’ünü bozuyor. O çocuk ilerde öğrenme güçlüğü çekiyor. Çocukta ilerde çeşitli gelişim bozuklukları oluşuyor, zihinsel gerilikler ortaya çıkıyor. Bazı sözel, duygusal ve sosyal becerilerde sorunlar ortaya çıkıyor.” diye konuştu.
Çocuk güvende hissetmiyorsa otizm ve şizofreniye yol açabilir
0-6 yaş döneminde yaşanan şok yaşantıların, çocuğun kendini sevgisiz ve güvensiz hissetmesi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hatta sevgisiz ve güvensiz bir çocuk literatürde şöyle anlatılır: Çocuk devamlı ağlar. Bu duruma, anne yoksunluğu sendromu deniyor. Yanına biri yaklaştığı zaman susar, bakar. Annesi değilse yine ağlamaya başlar. Bu kimi zaman yaramazlık zannediliyor. Çocuk aslında güvenli bağlanma olmadığı zaman kendini ormanda terk edilmiş gibi hisseder. Şiddetle uyarılan çocuklarda çocuk kendini güvensiz ortamda hisseder. Çocukta güven değil, korku baskın duygu olur. Hayatında güvende hissetmediği için içine kapanır ve eğer bu durum uzun sürerse, sürekli ve devamlı haldeyse çocukluk otizmine ve çocukluk şizofrenine götürüyor.” uyarısında bulundu.
Şiddet gösteren ebeveyn çocuğunu köle gibi görüyor…
Yoğun ve sürekli bir şekilde şiddete uğrayan çocukların devlet korumasına alındığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu çocuklar annesiz ve babasız bir şekilde büyüse daha sağlıklıdır. Mahkeme kararıyla ailelerinden alınarak devlet korumasına verilir. Bu çocukları anne, anneliğini yapamıyor ve koruyamıyor. Baba şiddet uyguluyor. Böyle bir durumda devletin siz anne babalık yapamıyorsunuz diyerek çocuğu alması gayet doğaldır ve haktır. Türkiye’de bununla ilgili ciddi yasal düzenleme yapılması lazım. Herkesin çocuğun da hakları olduğunu öğrenmesi gerekiyor. Çocuğa yönelik şiddet gösteren anne ya da baba çocuğu kölesi gibi görüyor. Ya da çocuğu kolu ve bacağı gibi bir uzvu olarak görüyor.” dedi.
Toplumda son günlerde bu tip şiddet olaylarının artmasını da değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Böyle durumlarda genellikle grup stresinden söz edilebilir. Daha önce hiç şiddet uygulamamış bir kimsenin şiddet uyguladığı haberleri geliyor. Genellikle bu gibi olaylar öfkeyle oluyor. Bu kişilerde büyük ölçüde öfke kontrolü bozukluğu ve dürtü kontrol bozukluğu vardır. Öfkesini kontrol edemiyor ve sonradan pişman oluyor. Böyle durumlar tedavi gerektirir. Çocuğu kendilerinden alınır. Anne ve babaya mahkeme kararıyla zorunlu tedavi ve rehabilitasyon yapılması lazım.” diye konuştu.
Şiddet uygulayan ebeveynlere denetimli serbestlik uygulanmalı
Ülkemizde şu anda böyle durumlarla ilgili zorunlu rehabilitasyon yapacak altyapının kurulamadığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mahkemeler bu konuda karar alıyorlar fakat çaresiz kalıyorlar. Türkiye’nin şu anda kaçırdığı en büyük nokta ve en önemli eksiklik aile içi şiddetle mücadelede denetimli serbestlik uygulamaları. Çocuğa yönelik şiddet uygulayan kişi, rehabilitasyon merkezlerinde zorunlu tedaviye ve eğitime alınıp bu kişi tekrar annelik babalık yapabilir şeklinde rapor verilmeden çocuğunu alamaması gerekiyor. Tıpkı madde bağımlılığında uygulanan denetimli serbestlik sisteminin burada da uygulanması gerekiyor. Bunu yapmazsak çocuklar, ilerde suç makinesi haline dönüşebilir. Şiddet kurbanı çocuklar, genellikle ilerde de şiddet uygulayıcısı olurlar.” uyarısında bulundu.
Şiddetin yaygınlaşması grup stresiyle bağlantılı
Toplumda şiddetin yaygınlaşmasının grup stresiyle bağlantılı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir kültürde şiddet uygulaması ne zaman artar? Grup stresi varsa artar. Ailede stres varsa, ailede şiddet varsa, iş çevresinde stres varsa. Grup stresi olduğu zaman tartışmalar artar ve şiddet suçları artar. Türkiye’nin genelini düşünürsek ülkenin genelinde grup stresi varsa yaşanan son şiddet olaylarında bardağı taşıran etkisi olabilir. Bunu iyi analiz etmek gerekiyor. Toplumsal streste yükselme var mı ki? Gözüken var. Bu olayların istatiksel olarak arttığını görüyoruz. Böyle bir durumda toplumda güven uyandıracak, korkuyu azaltacak uygulamalar yapılması gerekiyor.” diye konuştu.
Her şeyi ekonomik açıklayan yaklaşım yanlış olur…
Geleceğe ümitle bakmanın, insanların kendini güvende hissetmesinin, kişinin yaptığı işi sevmesinin vatandaşlık sadakatini artırdığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Vatandaşlık sadakatini ne arttırır? Birincisi vatanını sevmesi, ikincisi geleceğini güvende hissetmesi arttırır, üçüncüsü karnını doyurması arttırır. Her şeyi ekonomik olarak açıklayan bir yaklaşım yanlış olur.” dedi.
Toplumda güven sağlayıcı politikalara ihtiyaç var…
Genç kuşakların bakış açılarının yetişkinlerden daha farklı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Genç kuşak, küresel kuşaktır ve küresel doğrularla giden kuşak. Daha ileri kuşaklar için milli karakter olarak söylediğimiz, vatan millet idealizmi şu andaki kuşakta ikinci plandadır. Vatan millet idealizmiyle bu genç kuşağı ikna edemeyiz. Onların vatanı ve geleceği sevmesi için gerekçe sunmamız lazım. Bu politikaların yeniden değişmesi için toplumdaki güven sağlayıcı politikalara ihtiyaç var.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile içi şiddetle mücadelede çözüm olarak cezadan daha önemli olanın tedavi olduğunu belirterek “Anne ve babaya cezadan daha önemlisi bir tedavi kararı verilmeli. Onay verilirse tedavi yapılmalı.” dedi.
Annelik ve babalık öğretilmelidir
Son günlerde ailede yaşanan olayların bu kurumda bir kriz olduğunu ortaya koyduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Bu tip olayların aileden çıkması demek, ailede kriz var demektir. Yangın var demektir. Bu yangınla ilgili Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız çözüm üretemiyor. Çocuğun güvenli bir ortamda büyümesi her şeyden önemlidir. Çocuğun en büyük ihtiyacı güvenli bir ortamda bulunması, kendisini seven ve değer veren bir aile ortamına sahip olması lazım. Bir aile ortamında güvenli bağlanma sağlayacak ortam oluşturamıyorsanız o kişiler iyi bir anne baba değildir. Çocuk eve korkarak geliyorsa, evden kaçıyorsa siz iyi bir anne baba değilsiniz. Annelik babalık öğretilmelidir. Araba kullanmak için ehliyet veriliyor ama anne baba olmak için hiçbir ehliyet yok. Bu tarz kişiler, evlilik olgunluğu sürecinden geçse eğitilse başka çözümler de üretir. Maslow’un bir sözü vardır: ‘Elindeki tek alet çekiç olan bir kimse her sorunu çivi olarak görür.’”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.