Tahir Yavuz
Sığırlarda Mikoplazma Bovis Enfeksiyonları
Bir çiftlikte hayvanlarda burun akıntısı, gözyaşı akıntısı, öksürük, hızlı soluma, hırıltılı solunum, aksırık, tıksırık, topallık, eklemlerde şişlik, kulağını asma (kulağı bir yana doğru eğik tutma), meme yangısı (mastitis), iştahsızlık, durgunluk gibi belirtiler sıklıkla görünüyorsa Mikoplazma bovis aklımıza gelsin.
Mycoplasma bovis (yeni adıyla Mycoplasmopsis bovis) sığırlarda yaygın halde bulunan, solunum yolu enfeksiyonlarına, meme yangılarına, eklem yangılarına (arthritis) ve kulak yangılarına (otitis) sebep olan bir bakteridir.
Mycoplasmalar geniş bir ailedir. Bu yazımızın konusu Mycoplasma bovis (Mycoplasmopsis bovis) olacaktır.
Mikoplazma (Mycoplasma) ailesi önemli ve ayrıcalıklı bir ailedir. Mikoplazmaların hücre duvarı yoktur. Hücre duvarını yıkımlayarak bakterileri öldüren ve sektörde çok kullanılan birçok antibiyotik mikoplazmalar üzerinde etkisizdir. Başka hastalıklarda kullanıldığında iyi sonuçlar alındığı bilinen antibiyotikleri mikoplazma enfeksiyonlarında kullanarak zaman kaybedersek hastalık düzelmez, hatta hızlı bir şekilde ilerler. Aynı zamanda sürü içerisinde yayılır.
Mikoplazmalar hızlı üreyen ve kendilerini korumasını bilen bakterilerdir. 100 adet mikoplazma bakterisi 5 günde 100 milyon oluverir. Biyofilm oluşturmak suretiyle kendini koruyan bu mikroorganizma tüm vücut sıvıları ile bulaşır. Gözyaşı ve burun akıntısı, süt, eklemlerden çıkan sıvılar bulaşmaya yol açar.
Buzağılar için süt, biberonlar, emzikler ve kovalar hastalığın yayılmasında büyük rol oynar.
Mycoplasma bovis süt sığırcılığı yapılan işletmelerde organlarda varsa memelere, memelerde varsa organlara karşılıklı olarak (vice-versa) bulaşabilir.
Mycoplasma bovis tüm mukozal yüzeylere tutunabilme yeteneğine sahiptir. İşletmelerde yarattığı en önemli sorunlardan biri solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Çoğunlukla stres ile başlayan, virüsler ile devam eden enfeksiyonlara Pasteurella, Mannheima, Trueperella, Histophilus gibi mikroorganizmalarla birlikte katılarak hastalığı şiddetlendirir.
Memelerde ise iyileştirilemeyen mastitislere sebep olur.
Mycoplasma bovis akciğerlerde, eklemlerde, memelerde ve kulaklarda enfeksiyon oluşturmakla kalmaz. Ayrıca enfeksiyöz keratokonjunktivitis (pembe göz) hastalığında hastalığı oluşturan mikroorganizmalar arasında yer alır. Hatta encephalitis (beyin yangısı) yaptığı vakalara bile rastlanmıştır.
Besicilikte büyük sorunlar oluşturan Mycoplasma bovis pneumoniye (zatürre) sebep olduğu gibi, eklemlerde şişkinliklere ve ağrıya da (arthritis) yol açar. Her iki sorun birlikte görülüyorsa özellikle bu bakteri akla gelmelidir.
Yukarıda sözünü ettiğim gibi, bilinen ve çokça kullanılan antibiyotikler, tesadüfen bile, fayda sağlamazlar. Sadece 4 etken madde içeren antibiyotiklerden fayda umulur. Florfenikol, enrofloksasin, tulatromycin, Gamithromycin etken maddeli antibiyotikler dışındaki ilaçlar Mycoplasma bovis üzerinde etkili değillerdir.
İlerlemiş vakalarda çok fazla doku yıkımlanması olduğundan bu antibiyotiklerin de yararları sınırlı kalmaktadır. O yüzden Mycoplasma bovis’ten şüphe duyularak doğru teşhis yönünde laboratuvar tetkikleri yaptırmak yerinde olur.
Tedavide en önemli nokta erken davranmak ve süreyi uzun tutmaktır. Erken müdahale ile birlikte 10-14 günlük bir antibiyotik tedavisinden iyi sonuçlar alınır.
Tedaviyi kısa kesmek doğru olmaz. Tedavide başarısızlıkla veya nükslerle karşılaşırız.
Mikroorganizmanın değişik yapısı, hızlı yayılma ve kendini koruma yeteneği dolayısıyla koruyucu hekimlik öne çıkmaktadır.
Koruyucu hekimlik:
Dünya’da ticari aşısı vardır. Ülkemizde henüz ticari aşısı yoktur. Aşı çalışmaları devam etmektedir.
Ama çiftliğe özel aşı (otovaksin=otogen aşı) yaptırılabilir.
Koruyucu hekimlik ve biyogüvenlik önlemleri hastalıkla mücadelenin anahtar noktalarıdır.
Subklinik (gizli) hastalık taşıyıcılar bakımından karantina önlemlerine uymak gerekir.
Buzağılar için stres oluşturan en önemli günlerin “sütten kesme” zamanı olduğunu bilerek o günlerde stresi giderme yönünde gayret gösterilmelidir.
Emzikler, biberonlar, kovalar dezenfekte edilmeli, buzağılara pastörize edilmeden anne sütü verilmemeli ya da buzağı maması kullanılmalıdır.
Mycoplasma bovis tüm yaştaki hayvanlar için tehlikelidir. En başta stresi önlemeniz gerektiğini hatırlayalım. Havalandırmaya önem verelim. Yer değiştirme, nakliye, grupların birbirine karıştırılması akla gelen her türlü hayvan trafiği, yer değişiklikleri stres kaynağıdır. Bu tip streslerin azalması, gerekli değil ise yapılmaması, gerekli hallerde ise stres giderici önlemler alınması şarttır.
Hasta hayvanların sütü, mastitisli süt kesinlikle buzağılara verilmemelidir.
Pneumoni (zatürre) geçirmiş ve tam olarak iyileşmemiş ineklere özellikle dikkat edilmeli, sarkık karınlı, zayıf kalmış ineklerde Mycoplasma bovis enfeksiyonunun kronikleşmiş olabileceği akılda tutulmalıdır.
Mycoplasma bovis’in düvelerde de meme yangısına yol açabileceği ihtimali akıldan çıkarılmamalıdır.
Yeni doğum yapmış ineklerin büyük bir stres altında olduğunu, hastalıklara yatkın olduklarını bilerek desteklememiz gerekir.
Sağım esnasında eldiven kullanılması, eldivenlerin sık sık değiştirilmesi özellikle önerilir.
Mycoplasma bovis akciğerleri, memeleri, eklemleri, gözleri, kulakları ve hatta beyni etkisi altına alabilecek olan çok etkili bir mikroorganizmadır. Besleme hataları immun sistemin (direnç sisteminin) bozulmasına ve bu mikroorganizmanın yayılmasına zemin hazırlar. O bakımdan Mycoplasma bovis ile mücadelede önerilen her türlü yöntem kullanılmalıdır. Yukarıda açıklamaya çalıştığım gibi, Mycoplasma bovis uğraşılması zor bir bakteridir.
Tüm dünyada yaygın olan bu mikroorganizmalarla mücadelede doğru sürü yönetimi, aşılama, erken ve uzun süreli antibiyotik tedavisi gibi yöntemler kullanılmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.