Eylül Ayça Karakuş
Son çağrı
Eylül Ayça Karakuş'un Medya Ege köşesinde bu haftaki yazar konuğu AYBÜKE BALABANLI
Değerli Medya Ege okuyucularıma sevgi ve saygılarımla güzel bir gün diliyorum.
Antalya Bilim Üniversitesi ve Ayzıt Yayınları iş birliğinde açılmış olan Yaratıcı Yazarlık ve Senaristlik Eğitim programının öğrencisi sevgili Aybüke BALABANLI Medya Ege’de yazar konuğum olacak.
Her birinin yüreğimde bırakan bir izi olduğunu daha önce paylaşmıştım sizlerle.
Ve bugün sıra Aybüke BALABANLI’da.
Aybüke,sınıfımızın en genç öğrencilerinden biri. Azmi,yeteneği, başarısı ve her şeyden önemlisi saygısıyla örnek gösterilecek olan kişilerden biri... Ders saatleri dışında çok uzun sohbet etme şansım olmadı ama inanıyorum ki sohbet etmek için zamanım olsaydı dolu dolu bir sohbetimiz olurdu. Çünkü; yaşının üstünde bilgiye sahip. Yaşadıklarıyla yetinmekle kalmıyor araştırıyor ve yapmak istediği iş her neyse onun üzerine gidiyor. Sonuç mu? Sonuç; gururla başarıyor. Ailemizin pırıl pırıl parlayan genç kızına kucak dolusu sevgilerimle başarılar dilerken, kaleminden akan mürekkebin lekesini sizlerle buluşturmak istiyorum.
-SON ÇAĞRI-
Avucundan bir kum gibi akıp giderken ben , hiç farketmedin ,
İçimde kopan fırtılarımla yüzleşmeyip, sadece senden gidişimi bekledin.
Keşke biraz da olsa sevseydin de gitmeme izin vermeyip,
Elimden sımsıkı tutup kendine çekseydin …
Sadece yanıma gelip sarılsaydın bana , hiç bir şey bile demeden,
Yaşananlar bir anda aklımdan yok olurdu, kokunu içime çekerken.
Ben inan çekip gitmek istemezdim ait olduğum yerden,
Kalp atışlarını dinlerdim, ister istemez, her şeyi unuturken…
Kalbinin ritmiyle orada sakinleşirdim elbelt ,teninin sıcaklığı aramızdaki soğukluğu eritirken...
Daha anılarımız tazeliğini koruyor ,beynim kokunu unutmamak için direniyor,
Bu ayrılık günden güne içime oturuyor , gelen günler seni bana geri getirmezken…
Ve inan anılarımız eskisi gibi gülümsüyor ,bu ayrılık bize hiç yakışmamışken …
Diye söyleniyordu kadın havaalanın camından kalkan uçaklara bakarken.Sevdiğine sitem ediyordu
içten içe ,sevdiğinin yüzüne söyleyemediklerini kusarken, ve buğulu camlar oluşuyordu ,kadının
nefesi cama vururken.
Ve lanet olsun gururuma deyip, mesaj attı kadın sevdiğine ;
Son cağrı işte sevgilim…
Hem sana, hem de bana, ya beni ara, yada her şey için, ikimiz adına elveda …
Diye yazmıştı az ve öz…
Uzun uzun yazacak zamanı yoktu , son çağrıydı gidip gitmemek arasında çünkü…
Son çağrı anonsu verilirken binmekle binmemek arasında gelip gidiyordu kadın.
Binerse her şey bitecek, göz görmeyince de ister istemez gönül kabul edecekti, bu lanet olası ayrılığı.
Eli telefonundaydı ,bakıp bakıp duruyordu ekranına kadın ,sevdiği ne arıyor ne de geri mesaj atıyordu
.
Yanında duran bavulunu aldı sürükleyerek, sanki kendini ve anılarını sürüklüyordu istemeyerek.
Bavulunun içinde sevdiği ile anılarını saklamış, gittiği yerde de onlarla yüzleşmeyi tercih ediyor
gibiyken, ayakları ileri gideceğine, geri geri gidiyordu,son çağrı eşliğinde kadın uçağa binerken.
Oturdu ona ait olan koltuğuna,camdan gene bakıyordu dışarıya ,sevdiği ile yaşadığı anılar film şeridi
gibi geçiyordu gözünün önünden,yaşadığı hissiyatlar ise açılmış yaralarını iyice kanatıyordu ,böyle
istemeden de olsa zor vedalar yaşıyorken.
Duygularına hakim olamıyor,göz yaşları ise akıp gidiyordu kadının kar beyaz yüzünden ,dudaklarına
doğru akarken göz yaşları , yutkunmakta güçlük çeken kadının ağzında tuzlu bir tat yer alıyordu ,
sevdiğinden ayrıldığını kendine daha henüz söyleyemezken …
Ve bir anda olanlar oldu.
Sevdiği adam, karşısında elinde güller ile uçağın içinde ona doğru geliyordu,
Bir anda kadın rüya gördüğünü zanlediyor, rüya olmadığına idrak etmeye çalışıyordu.
Sen benden gittiğini sansan bile,
Gidemezsin yar,
Sen benden kaçsan bile,
Nerede olursan ol , seni bulurum ben yar,
Daha yaşayacağımız çok güzel günler varken,
Nasıl bize kıyarsın sen, böyle yar?
Boşver sen yaşananları, geride bırak tüm olanları ,
Benimle olur musun ?
Yaşlılığında da yanı başımda durur musun ?
Evet ,Ben hata yaptım ,sen ise affedip gitmemek üzere yanımda dur,
Kalbimde lütfen sadece sen yer bul…
diyerek uzatıyordu yüzüğü sevdiğine
Gidemezsin , bitiremezsin ,bir kalemde silemezsin bizi
Sadece çekip gittiğini zannedersin
Diyerek sevdiğine kocaman sarılıyor, sevdiğinin saçlarını okşuyordu adam,
Kadın akan göz yaşlarıyla, düğüm olmuş boğazıyla ,yaşadıklarının şokuyla, masumca kafa sallayıp ve
sevdiğine sarılıp ;
EVET, diyordu .
Diğer yandan sevdiğinin boynun da hıçkıra hıçkıra ağlıyor, sevdiğinin kokusunu içine çekiyor,
sakinleşmeye çalışıyordu.
Sevdiği kadınının saçlarını okşayarak ve kulağına yeniden fısıldıyarak adam;
Sen benimsin ve benden gidemezsin,İzin vermem buna
diyerek sevdiğini sakinleştiriyordu,
Çünkü biliyordu sevdiği güçlü biri olsa da çok duygusal bir kadındı.
Bitmişti ayrılık kabusu ,bu lanet olası gurur yüzünden artık
Sevgi kazanmıştı yine ,bitmeyen sevgi dolu ümitlerden …
Son çağrı böylece caresizlikten çıkmış ,sevenler birbirine sahip çıkmış,bu kabus dolu vedalar ise kısa
yaşanmıştı.
Adam en başından beri emindi aslında hislerinden,ilk gördüğünde anlamıştı evleneceği kadını, onu en
derin kalpten içinde hissederken…
Ve böylelikle son cağrı ,kaplerinde ki ilk ve son ağrı olmuş ,sevenler ise birbirine kısa bir vedadan
sonra kavuşmuştu…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.