Suat Nezir: "Kimsenin onurumla oynamaya ne hakkı vardır ne de buna izin veririm!"

Suat Nezir: "Kimsenin onurumla oynamaya ne hakkı vardır ne de buna izin veririm!"

Adaylığı son gün geri çekilen Suat Nezir'den zehir zemberek açıklamalar.

CHP'de gündemi sarsan Suat Nezir'in adaylığının son gün geri çekilmesinin yankıları hala sürerken, adaylığı geri çekilen Suat Nezir, sürecin ayrıntılarını belirten bir açıklama yaptı. İşte Suat Nezir'in açıklaması:

"10 yıl önce İsmet İnönü’nün “Bir memlekette namuslular namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur” sözünü şiar alarak siyasete atıldım. Ve bu sözün yanında babamın “Oğlum unutma parayla itibar kazanamazsın ama itibarla çok şey kazanırsın” nasihatini hep aklımda tuttum. Çocuklarımın, tüm çocuklarımızın geleceği, ülkemin yarınları için mücadele ettiğim ilkeli olmayı, dürüst olmayı, namuslu olmayı kendime hep ödev bildiğim 10 yıllık siyasi geçmişim boyunca; Buca Belediyesi’nde Meclis Üyeliği, İmar Komisyonu Başkanlığı, Belediye Başkan Yardımcılığı görevlerim ile Cumhuriyet Halk Partisi’nde aldığım tüm görevleri bugüne kadar onurum ve şerefimle yerine getirdim.
 
Sokaklarında büyüdüğüm bu kente hizmet etmek için aylarca süren yorucu ama onur verici aday adaylığı sürecinden sonra bu onurlu göreve 2 Şubat tarihinde Parti Meclisi kararıyla layık görüldüm.
 
Ancak adaylık kararımın alındığı gece bir otel odasında, benimle birlikte 5 kişinin şahit olduğu bir gözdağı verme operasyonu nedeniyle adaylığıma maalesef istediğim gibi sevinemedim.
 
Ancak bu beni yıldırmadı, aksine yüreğimin daha da hizmet aşkıyla dolmasına, bu memlekete sahip çıkma sevdamın daha da kabarmasına neden oldu. Çok kısa bir süre içerisinde, Bucalı beni bağrına bastı, her kesimden büyük destek aldım.
 
10 Şubat tarihinde Ankara’da partimin yaptığı aday tanıtım toplantısında Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun takdimiyle Buca’nın Belediye Başkan Adayı olduğum tüm Türkiye’ye ilan edildi, o büyük onur ve gururu Buca halkı adına yaşadım. Seçim bölgemde zaten yürüttüğüm çalışmalarımı daha da yoğunlaştırarak, aday adaylığım sürecinde de olduğu gibi kapı kapı, sokak sokak dolaşmaya devam ettim.
 
Ben seçim çalışmalarımı sürdürürken 17 Şubat tarihinde bu kez İzmir’de Belediye Başkan Adayları’nın Tanıtım toplantısında ikinci kez Genel Başkanımızın takdimiyle Türkiye’ye, Buca Belediye Başkan adayı olarak duyuruldum, bir kez daha Buca halkı adına onurlandırıldım.
 
Bu sırada 19 Şubat’ta Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edilmesi gereken Meclis Üyesi listeleri için CHP Buca İlçe Başkanı Kasım Akdağ ile birlikte bir Meclis tablosu çalışması yaptık ve bu tablo üzerinde mutabık kaldık. Akabinde bu Meclis Üyesi listesini İl Başkanı Deniz Yücel’e ilettik.
 
18 Şubat günü Deniz Yücel ile telefonda görüşerek, Meclis Üyeleri listesini Genel Merkez’e onaylatmaya giderken kendisine birlikte gitme teklifinde bulundum. Bana buna gerek olmadığını; ilçe başkanı ile hazırladığımız listeyle ilgili bir sıkıntı yaşanmayacağını, bir değişiklik olması halinde şahsıma ileteceğini söyledi. Ancak aynı gün, İlçe Başkanı Kasım Akdağ’ın Deniz Yücel ile birlikte Ankara’ya gittiğini öğrendim.
 
18 Şubat akşamı, Ankara’da bulunan Kasım Akdağ tarafından bana üzerinde mutabık kaldığımız listeyle hiçbir alakası olmayan yeni bir liste gönderildi. Bana “Gelmene gerek yok” diyen İl Başkanı Deniz Yücel, İlçe Başkanı Kasım Akdağ’ı da yanına alarak, Genel Başkan Yardımcıları Tuncay Özkan ve Veli Ağbaba ile bir araya gelerek, Ankara’da arkadaş, ahbap çavuş ilişkisine dayalı bir meclis tablosu oluşturdu ve bana dayatmaya çalıştı. Ben de bu listeye tepki gösterdim. Benim dışımda hazırlanan bu yeni listenin Buca’nın demografik yapısını yansıtmadığını, hem parti içerisinde hem Buca’nın genelinde sıkıntı yaratacağını, bu haliyle kabul etmemin mümkün olmadığını İlçe Başkanı Kasım Akdağ aracılığıyla o gün orada o ahbap çavuş listesini yapanların hepsine ilettim.
 
Çünkü ben yola Buca’nın Birleştirici Gücü sloganıyla çıktım, herkesi kucakladım, herkes tarafından kucaklandım. Dayatılan Meclis Üyesi tablosu ile Buca’da birlik ve beraberliği güçlendirmenin zorlaşacağını hatta seçimi kazanmamızın sıkıntıya gireceğini ısrarla söyledim. Akşam saatlerinde başlayan İzmir-Ankara arasındaki telefon trafiğimiz çok geç saatlere kadar devam etti. Ancak ben bu kimseyi kucaklamayan liste konusunda geri adım atmayınca bir süre sonra Kasım Akdağ ile telefon irtibatımız kesildi, kendisine ulaşamaz olduk.
 
19 Şubat sabahı ulaşabildiğimiz İlçe Başkanı Kasım Akdağ, listenin ve yetkinin Genel Merkez tarafından il başkanlığına verildiğini söyledi. Bunun üzerine arkadaşlarımla birlikte liste hakkında bir kez daha görüşmek, son haline birlikte karar vermek için il başkanlığına gittik.

Ancak ne hikmetse tüm çabalarımıza rağmen İl Başkanı Yücel ile bir türlü görüşemedik. Biz diğer odada beklerken, İl Başkanı Deniz Yücel, İl Başkan Yardımcısı Binali Gül’e bir yetki vererek Belediye Başkan Adayı olarak Erhan Kılıç’ın isminin başa yazıldığı bambaşka bir listeyi Yüksek Seçim Kurulu’na gönderdi. Benim Başkan Adaylığımın hukuksuz bir biçimde geri çektirilmesi, daha önce aday adayı bile olmayan bir ismin Buca halkına dayatılması bir yana; Başkan kontenjanından listenin ilk sıralarına Buca ile alakası olmayan Bakırköy Belediyesi Meclis Üyesine yer verilmesi gibi listedeki bazı isimler de tepkiyi iyice artırdı…
 
İzmir’de bunlar yaşanırken, ismimin çıkarıldığı bambaşka bir belediye başkan adayının zikredildiği yeni bir liste YSK’ya verilirken, Ankara’da da aynı saatlerde başka bir film çekildi maalesef…
 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan’ın, Deniz Yücel, Kasım Akdağ ve diğer Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile birlikte hazırladığı hiçbir geçerliliği olmayan adaylıktan çekildiğimi iddia eden tamamıyla yalan ve yanlış ifadelerle hazırlanmış bir tutanakla Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na giderek, “Adaylıktan çekildiğimi” söylediğine ve Genel Başkanımızı yanılttığına ilişkin bilgiler Ankara’dan gelmeye başladı. Adaylıktan çekildiğime ilişkin hiçbir yazılı ve sözlü beyanım bulunmamasına rağmen böyle bir yalan ve iftiraya maruz kaldım.
 
Bunun üzerine daha önce Sayın Genel Başkanımızın Ankara’dan İstanbul’a “Hak, Hukuk, Adalet” adına 450 kilometrelik o kutlu yürüyüşünden cesaret alarak, hakkımı, hukukumu en iyi kendisinin koruyacağını düşünerek hemen Ankara’ya Genel Merkez’e gittim. Ancak tüm çabalarıma rağmen Genel Başkanımız ile görüştürülmedim.
 
Yaşadığım bu hakkaniyetsizliği; hakkımı hukukumu sonuna kadar koruyacağına inandığım Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve tüm Buca’nın, hatta tüm Türkiye kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Ben de bana gönlünü açan tüm Bucalı hemşehrilerime, bana değil bize yapılan bu haksızlığın düzeltilmesi için bütün hukuki yolları da kullanarak, sonuna kadar hak arama mücadeleme devam edeceğime söz veriyorum. Kimsenin onurumla oynamaya ne hakkı vardır ne de buna izin veririm!

Son olarak bir kez daha dile getirmek istiyorum ki; hak hukuk adalet için tüm Türkiye adına yürüyen Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yaşadığım bu haksızlığa göz yummayacağını, tüm bu yaşanan hukuksuzluğun ve hakkaniyetsizliğin peşine düşeceğine yürekten inanıyorum."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.