Pınar Yeşiltay Sevim
Sürdürülebilir Yetenek: Üstün Yetenekli Çocuklar İçin Yol Haritası
Sürdürülebilir Gelecek İçin Eğitim Sempozyumu’nda bu yıl bir çok başlık da ele alındı. Ancak sürdürülebilir eğitim denince ilk akla gelen konu, elbette öğrencilerin yeteneklerini uzun vadeli geliştirme yollarıdır.
Dr. Bahar Eriş, üstün yetenekli çocukların eğitimine dair sunduğu bakış açısıyla, klasik başarı anlayışının ötesine geçerek, içsel motivasyon ve sürdürülebilir gelişimi merkeze alıyor. Dr. Eriş'in üzerinde durduğu önemli noktalardan biri, yetenek gelişiminin sadece zekâyla değil, sistematik bir disiplinle mümkün olduğudur. Bu yazıda, onun sunduğu yaklaşımı derinlemesine inceleyerek, çocuklarda sürdürülebilir yetenek gelişimi için sağlam adımlar öneriyorum.
DİSİPLİN VE BİLİNÇLİ ÇALIŞMA: BAŞARIYI DESTEKLEYEN YAPI TAŞLARI
Dr. Bahar Eriş'in belirttiği gibi, yetenek gelişiminin temelinde disiplin ve bilinçli çalışma yer alıyor. Miyelinasyon sürecine dikkat çeken Dr. Eriş, beynin gelişimi için sosyal medyada bolca duyduğumuz "gaz veren" sözlerin değil, sistematik pratiklerin daha etkili olduğunu vurguluyor. Çocukların her gün kısa sürelerle, odaklanmış bir şekilde çalışması, onların zihinsel yapılarında güçlü bir temel oluşturuyor. Bir başka deyişle, bir gün boyunca 10 saat çalışmak yerine her gün 10 dakika pratik yapmak, uzun vadeli başarı için daha sağlıklı bir yol. Bu süreçte uzman desteği almak, sık sık hata yapıp geri bildirim almak ve hedef odaklı çalışmak, çocukların kalıcı beceriler kazanmasını sağlıyor.
3Y MODELİ: YATKINLIK, YETKİNLİK VE YARATICILIK
Dr. Bahar Eriş'in sunduğu Yatkınlık, Yetkinlik ve Yaratıcılık (3Y) modeli, yetenek gelişiminin aşamalarını özetliyor. Çocukların doğal eğilimleri doğrultusunda kendilerini geliştirmeleri, belirli alanlarda yetkinlik kazanmaları ve yaratıcılıklarını özgürce ortaya koyabilmeleri, uzun vadeli başarının anahtarı olarak görülüyor. Benjamin Bloom’un eserlerinden esinlenerek, okul öncesi dönemden itibaren çocuklara sevgi ve şefkatle yaklaşmak, onların çaba odaklı bir bakış açısını içselleştirmesine olanak tanıyor. Dr. Eriş'in vurguladığı gibi, övgü kadar yapıcı eleştiri de önemli bir motivasyon kaynağı; çocuğun kendisini geliştirmesi için sadece başardıklarına değil, yapamadıklarına da dikkat çekmek, onun içsel motivasyonunu artırıyor.
İÇSEL MOTİVASYON VE SORUMLULUK ALMA BİLİNCİ
Yeteneğin içsel motivasyonla beslenmesi gerektiğini belirten Dr. Eriş, çocuklara çaba odaklı bir bakış açısı kazandırmanın önemine dikkat çekiyor. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin çocuklar adına problemleri hemen çözmemesi, onların kendi kendilerine çözüm üretme becerisini geliştirmelerine fırsat tanıyor. Bu noktada Self-Determination Theory (Özyönetim Kuramı) devreye giriyor: Çocuğun yaptığı işi anlamlı bulması, kendi özgürlüğünü hissedebilmesi ve yetenek seviyesine uygun hedefler koyabilmesi, onun motivasyonunu artırıyor. Dr. Eriş'in belirttiği gibi, her şeye sahip olmayan çocuklar, motivasyonlarını ihtiyaçlarından doğan isteklerle besliyor.
NEGATİFTE KALMA YETENEĞİ: SIKINTIDA GÜÇLÜ KALMAK
Dr. Bahar Eriş, John Keats’in negatife capability (olumsuzda kalma yeteneği) kavramına atıfta bulunarak, çocukların zor durumlarda sakin kalma becerisini geliştirmelerinin önemine değiniyor. Ebeveynler olarak çocuklarımızı her an olumlu ve rahat bir alanda tutmak isteyebiliriz; fakat onların, zor durumlarla başa çıkmalarını sağlamak, uzun vadede duygusal dayanıklılıklarını artırıyor. Sonuçtan ziyade sürece odaklanmak, gelişim odaklı bir zihniyetle, "Henüz yapamıyorum" demenin önemini anlatıyor. Bu yaklaşım, çocukları zorluklarla yüzleşmeye, hatalarından öğrenmeye ve yeni stratejiler geliştirmeye teşvik ediyor.
ÖĞRETMENİN GÜCÜ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YETENEK
Dr. Bahar Eriş'in vurguladığı önemli bir başka konu ise öğretmenlerin çocukların hayatında oynadığı rol. Araştırmalara göre, bir öğrencinin başarısındaki en büyük etken, öğretmeninin ona inanmasıdır. Dr. Eriş, Prof. Kohn Hattie’nin 250 milyon öğrenciyi kapsayan meta analizine dayanarak, bir öğretmenin öğrencinin başarabileceğine dair inancının öğrencinin performansını büyük ölçüde etkilediğini belirtiyor. Öğretmenlerin öğrencilere cesaret verici sözler söylemesi, onların kendilerine olan güvenlerini güçlendiriyor. Helen Keller örneğinde olduğu gibi, öğretmenin doğru yaklaşımı, öğrenciye kendi yeteneklerinin farkına varması için destek veriyor.
Sonuç olarak, Dr. Bahar Eriş'in "Sürdürülebilir Yetenek" konusundaki bakış açısı, çocuklara kazandırılacak çaba odaklı bakış açısını, disiplinli çalışmanın önemini ve öğretmen-öğrenci arasındaki güven bağını merkeze alıyor. Sürdürülebilir yetenek, çocuğun yalnızca belli bir zekâ düzeyine ulaşmasından ibaret değil; kendi potansiyelini keşfetme ve bu yolda istikrarlı adımlarla ilerleme sürecidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.