Hepimizin en ufak rahatsızlıklarımızda bile gönül rahatlığı ile aldığımız başucu ilaçlarımız ağrı kesicilerin aslında o kadar da masum olmadıklarını biliyor muydunuz?

Ağrı kesiciler olarak genel başlık altında toparladığımız ilaçlar aslında birçok alt grup halinde olup toplumda en sık kullanılanları: nonsteroidler, asetaminofen türevleri ve metimazol grubu ilaçlardır. Bu gruplar da kendi içerisinde birçok isimle alt gruplara ayrılmakla beraber esasında hepsinin ortak etkisi vücudumuzda inflamasyon ve ağrı yolakları olan araşidonik asit metabolizmasının farklı basamakları üzerinden etki ederek ağrının kesilmesi ve ateşin düşürülmesi üzerinedir. Ancak araşidonik asit metabolizması o kadar karmaşıktır ki aynı zamanda kan pıhtılaşmasından rahim kasılmasına kadar birçok etki de vücudumuzda bu mekanizma üzerinden tesis edilmektedir.

Bu grupların hepsinin farklı farklı yan etkileri olmakla beraber nonsteroid grubundaki ağrı kesiciler özellikle böbreklerimiz, asetaminofen grubundakiler karaciğerimiz ve metimazol grubundakiler ise kan hücrelerimiz üzerinde bazen geri dönüşü olmayan yıkımlara sebep olabilmektedir.

Toplum tarafından en sık ve ilk tercih olarak kullanılan nonsteroid grubu ilaçlar, dozdan bağımsız olarak bile böbrek yetmezliğine sebep olabilmektedir. Bu yetmezlik durumu çoğunlukla geri dönüşlü olmakla beraber bazı hastalarda geri dönüşsüz böbrek hasarı ve diyaliz bağımlılığına sebep olabilmektedir. Ağrı kesicilerin bilinçsiz kullanımına bağlı gelişen böbrek hasarı toplumda %70 lere ulaşmış durumdadır. Bu demek oluyor ki her 10 kişiden 7 si ağrı kesicilerin bilinçsiz kullanımına bağlı böbrek yetmezliği sorunu yaşamaktadır.

Böbreklerimiz kendi kendini yenileme kapasitesine sahip olmayan organlarımızdandır. Gelişen böbrek yetmezliğinin böbrek hücre hasarı ile sonuçlanması durumunda maalesef kayıp geri dönüşsüz olmaktadır.

Böbrek sağlığımız için doktor tavsiyesi olmadan ağrı kesici kullanımından kaçınmamız gerekmekte. Unutulmamalıdır ki ilacı zehirden ayıran şey ehil bir elden uygun dozda alınmasıdır.