
Serpil Sümer
Toplumsal Ahlaki Çöküş
Nereden başlamak gerekir, hangi birini konuşalım bilemiyorum. Mevzu uzun, anlatması bir hayli güç. Ancak içinde yaşadığımız çağda çöküş, yalnızca ekonomik krizlerle ya da savaşlarla değil, değerlerin göz göre göre yıkıma uğramasıyla da kendini gösteriyor. Peki, bizi hem ahlaki hem toplumsal çöküşe iten sebepler neler?
Eskiden otobüse bindiğimizde yaşlı birini görünce hemen yer verilirdi. Komşuyu görünce selam, darda olana el uzatırdık. Şimdilerde ise güven bitmiş, bireyselleşme adı altında yalnız ve duyarsız bir topluma dönüşmüşüz. Ahlaki değerler giderken yanında merhameti, dürüstlüğü de götürüyor. Dahası, biz de bu durumu normalmiş gibi algılayıp yaşamaya devam ediyoruz. Halbuki değerlerimiz olmadan biz, bir bütünün eksik parçaları oluruz. Önemli olan tam ve sağlam kalabilmek değil mi?
Bir düşünelim…
Bakkaldan aldığımız ürünü “Acaba fazla mı aldı?” diye sorgulamak, zincir marketlerin gün aşırı zam yapması, eve çağırdığımız ustanın on yerine yirmi istemesi, yeni mezun bir gencin iş başvurusunda tecrübe istenmesi, sokakta kavga edenleri izleyip geçmek… Bunların hiçbiri normal değil ama artık sıradan hale geldi. Ahlaki çöküş dediğimiz şey tam olarak bu: Yalanın, sahtekârlığın, bencilliğin normalleşmesi.
Bu duruma dur demenin zamanı geldi. Aile içinde kopukluk olmaması için çocuklarla daha fazla vakit geçirmeli, onların sevgiyi ve ilgiyi evde bulmalarını sağlamalıyız. Telefonda fenomenlere değil, bize sarılmalarını teşvik etmeliyiz. Saygıyı ve sevgiyi dışarıda değil, ailede bulan çocuklar; ileride merhametli, dürüst bireyler haline gelir.
Çöküşe dur demek için küçük ama anlamlı adımlar atmalıyız. Hak yemeyen, hakkı için mücadele eden, dürüstlüğü ilke edinen ve ahlakını koruyan nesiller yetiştirmeliyiz. Çünkü ahlaki çöküş bireysel başlar, toplumsal yayılır. Gidişat belli ama yönümüzü değiştirmek hâlâ elimizde.