TÜBİTAK'tan EÜ projesine destek
Ege Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Pınar Fedakar’ın yürütücülüğünü yaptığı ipekböcekçiliği geleneğine ilişkin proje, TÜBİTAK tarafından desteklenmeye uygun bulundu.
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, proje ekibini tebrik ederek başarılar diledi. Ege Üniversitesi'nin farklı disiplinlerinde görev yapan araştırmacılar tarafından hazırlanan nitelikli projelerin TÜBİTAK’tan destek almaya devam ettiğini söyleyen Rektör Budak, “Tam akreditasyona sahip bir araştırma üniversitesi olarak TÜBİTAK nezdindeki başarılarımızı sürdürüyoruz. Sağlıktan temel bilimlere, eğitimden mühendisliğe, edebiyat ve güzel sanatlardan halk bilimine araştırmalarımızı çeşitlendirerek, her alanda projeler hazırlamaya devam ediyoruz. Başta ülkemiz olmak üzere Türk dünyasının halk bilgisi ürünlerini bilimsel yöntemlerle inceliyor ve sonuçlarını akademi dünyası ile paylaşıyoruz. Somut olmayan kültürel mirasın yaşatılarak korunmasında kadınların rolünü ve Ödemiş ilçemizde tarihi çok eskilere dayanan ipek böcekçiliği ve ipekli dokuma geleneği örneğini analiz ederek proje haline getiren bilim ekibimizi tebrik ediyorum” dedi.
Küçük Menderes Havzası'nda geçmişi 14. yüzyıla dayanan ipek böceği yetiştiriciliği ve ipek dokumacılığı, son yıllarda fetret devri yaşasa da kamu kurum ve kuruluşlarının desteği, bölge üniversitelerinden akademisyenlerin hazırladıkları projeler ile yeniden canlanmaya başladı. Egeli Türkolog ve halk bilimci Doç. Dr. Pınar Fedakar’ın yürütücülüğünü yaptığı TÜBİTAK projesi ile Ödemiş’in tarihinde, kültürel ve ekonomik yaşamında önemli bir yeri bulunan ipek böcekçiliği ve ipekli dokuma geleneği sahada araştırılıyor. Projede, Katip Çelebi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent Akın danışman ve yüksek lisans öğrencisi Aslı Zeynep Uzun ve TÜBİTAK BİÇABA programından Hayat Uyumlu, Esengül Avcı, Simay Burhanoğlu bursiyer olarak görev alıyor.
“KADİM BİLGİSİ YÜKSEK BİR GELENEK”
Araştırma ile ilgili bilgi veren proje yürütücüsü Doç. Dr. Pınar Fedakar ve yüksek lisans öğrencisi Aslı Zeynep Uzun, “İpek böcekçiliği denildiğinde tarihi yönden akla gelen yerlerden biri de Ödemiş’tir. Kadim bilgisi yüksek bir gelenek. Somut Olmayan Kültürel Miras çalışmaya çok uygun bir konu. Kadınların gelenek aktarımındaki rolünün tespitini yapmak için güzel bir alan olarak belirledik. O bölgede bir avuç kadının sürdürmeye çalıştığı geleneğe farkındalık yaratmak gerekli olduğunu düşünerek çalışmaya başladık. Kadınların geleneksel işlerle kalkınmasına katkı sağlamak ve ipekçi kadınların sürdürdüğü kadim bilgilerin ve uygulamaların kırsal kalkınma için bir model oluşturup oluşturamayacağını tespit etmek istedik. Proje için ipek böcekçiliğinin yapıldığı mevsimde Ödemiş’e gidip bir süre ipekçi kadınlarla yaşamak ve gerekli bilgileri derlemek gerekliydi. Alan ön hazırlığı yapıldı, sorulacak sorular hazırlandı. Fakat sorular hazırlanırken ipek böcekçiliğine sadece gelenek bakışıyla bakılmaktan kaçınıldı, zirai bir alan da olduğu hatırlanıp arıcılık ve ipek böcekçiliği konusunda uzman bilim insanı olan üniversitemiz Rektör Yardımcısı ve aynı zamanda Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Banu Yücel’den de yardım aldık. Ayrıca Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden Doç. Dr. Olcay Pullukcuoğlu Yapucu ve Ödemişli Gülinci Karaal, alan araştırması öncesinde, esnasında ve sonrasında elimizden tutarak hep proje ekibiyle yürüdü, yardımlarını esirgemedi” diye konuştu.
“BİR YERLERDE BAZILARI NİNELERİNİN RUHUNU HALA YAŞATIYOR”
Projede disiplinlerarası bir ekiple çalıştıklarını vurgulayan Doç. Dr. Pınar Fedakar ve yüksek lisans öğrencisi Aslı Zeynep Uzun, “Bir yerlerde bazıları ninelerinin ruhunu hala yaşatıyor. Gölcük, Zeytinlik Mahallesi yani eski adıyla Genev. Kadının da erkeğin de el ele verip her işi yaptığı, sokaklarında güler yüzün ve kısa selamın eksik olmadığı o yer. Burada 6 kadın birbirinin elinden tutuyor ve güzel işler yapıyor. Nazmiye Aynalı, Bedriye Eroğlu, Leyla Aynalı, Vesile Adabası, Miray Baştürk, Sezen Akkul isimli kadınlarımızın kendine has bir hikâyeleri var. Bu kadınlar böcekçilik geleneğinde buluştular ve kendilerine ‘İpekçi kadınlar’ diyorlar. Gölcük’te kadın dayanışmasını başlattılar, unutulmaya yüz tutmuş ipek böcekçiliği geleneğini derin uykudan uyandırdılar, en önemlisi de şu ki kendilerini ait hissettikleri yeri buldular. Bu kadınlar, ipek böcekçiliğini çocukken annelerinden gördü ve ipek böcekçiliği tatlı bir çocukluk anısı olarak zihinlerine kazındı. Sonra ne oldu? Fabrikalaşma, ipek fiyatlarının artması, köyden kente göç etme, pamuk vb. kumaşların rağbet görmesi gibi sebeplerle gelenek unutulmaya yüz tuttu. Kimse bir süre Gölcük’te sürdürmedi bu geleneği. Sanki ipek böcekçiliği uzun bir kış uykusuna yattı. Tarım Orman Bakanlığı ve Ödemiş Belediyesi ile gelenek yeniden canlandırıldı. Bir araya gelen kadınlar sayesinde bu gelenek 4-5 yıldır aralıksız sürüyor. İpekçi kadınlar ipek böceklerini çocukları gibi görüp seviyorlar. Gönülden bağlılar bu işe. İpek böcekçiliği geleneğini yıllardır herkes kendi evinde bireysel yaparken, ipekçi kadınlar ortaklaşa bir yerde yapıyorlar. Belediye tarafından tahsis edilmiş ve böceklerin yetiştirildiği alanda sadece böcek yetiştirilmiyor. Ayrıca kadınların sohbet edebildiği, derdini tasasını anlatabildiği, sıcacık çayını koyup kahkaha attığı bir yer. Bir sohbet yeri, adeta kültürün mayalandığı ve geleneğin güncellediği bir yer. KOZABİRLİK’ten ipekçi kadınlara 7 kutu böcek getirildi. Bursiyer öğrencimiz Aslı Zeynep Uzun haftada birkaç kez alana giderek bu kadınlarla yaşamaya başladı. Bir ay boyunca her sabah 6’da kalkılıp böcekler beslendi, günde 3-4 defa dut yaprağı toplamaya gidildi, böceklerin alt değişimi yapıldı. Sonra koza hasadı yapıldı. Ödemiş’te bir ay boyunca gerekli saha araştırmaları yapılarak toplanan bilgiler derlendi” dedi.
“İPEK BÖCEKÇİLİĞİ BİZİM ÇOCUKLUĞUMUZ”
Bölgedeki İpekçi kadınlar ise düşüncelerini; “İpek böcekçiliği bizim çocukluğumuz! Çünkü Ödemiş’te tarih boyunca ipek böcekçiliği yapıldı. Yüzyıllardır böcek bir ay boyunca yetiştirildi ve ardından ördüğü kozalardaki ipler çekilerek dokundu. Bu ipler kâh damadın isteme mendili oldu, kâh bir bebeğin göyneği oldu, kâh gelinin çeyiz sandığında pembezar oldu. Yüzyıllardır böyle sürdü. Böcekler evin bir odasında yetiştirildi, odaya nazar değme korkusuyla kimse alınmadı, yılan bıçağı ve nazarlık asıldı. Ayrıca halk takvimi göz önünde tutuldu. Ayın yenisi-eskisi takip edildi, ülker bulanık değmesin diye dualar edildi, ipek böceklerinin gök gürültüsünden korkup ölmemeleri için müzik açıldı” şeklinde ifade ettiler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.