TÜRKİYE EN FAZLA SAYIDA MÜLTECİ AĞIRLAYAN ÜLKE
Bilindiği üzere, 20 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Mülteciler Günü” olarak kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre Türkiye'de her 28 kişiden biri mülteci. Dünya Mülteciler Günü öncesi UNHCR'nin 19/06/2017 tarihinde yayımladığı yıllık Küresel Eğilimler raporunda belirtilen rakamlara bakıldığında Türkiye'nin 2,9 milyon kişiyle en fazla sayıda mülteci ağırlayan ülke olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yine her 3 saniyede 1 kişinin evini terk etmek zorunda kaldığı ve 2016 sonu itibariyle dünyada evlerini terk etmek zorunda kalmış kişi sayısının 65,6 milyona ulaştığı bu 65,6 milyon kişinin 22,5 milyonu başka bir ülkeye kaçan mültecilerden, 40,3 milyonu kendi ülkeleri içinde yer değiştirenlerden, 2,8 milyonu da sığınma başvurusunda bulunanlardan oluştuğu gerçeği karşımızda durmaktadır.İnsanların göç etmelerinin en büyük iki nedeninin, savaşlar ve uygulanan zulüm olduğu bilinmektedir. Özellikle son yıllarda, mülteci konumuna düşenlerin yarısından fazlasının Afganistan, Somali, Suriye, Irak, Sudan gibi ülkelerden gelmesi ve bu ülkelerin tamamının yoksul Müslüman ülkeler olması dikkat çekmektedir.
AB ülkeleri başta “iltica haklarının zorlaştırılması” olmak üzere, birçok konuda ortak hareket etme kararı alarak; “İkinci Ülke” veya “Güvenli Bölge” gibi tampon bölgeler oluşturarak Merkez Avrupa’yı mültecilere kapatan politikalar üretmektedirler. Bunun neticesinde, parçalanmış yaşamlar, aileler, sağlıksız yaşam koşulları baş göstermekte, belirsizlik ve yıllarca süren dönüş özlemi ağır ve dayanılmaz bir yük oluşturmaktadır.Oysa ki Uluslararası hukukta, 1951 Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü ile iltica hakkı, temel bir hak olarak kabul edilmiştir. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesi ve işkence yasağını düzenleyen 3. maddesi ile de kişilerin yaşam hakkının korunması ve insanlık dışı muameleye tabi tutulmaması düzenlenmiştir.1951 Sözleşmesinin 33. maddesinde; "Hiçbir taraf devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade etmeyecektir." ifadesi ile geri-göndermeme ilkesi (non–refoulement) kabul edilmiştir. Zulüm riski olan yere gönderme açıkça yasaklanmıştır676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) düzenlemesi kapsamında güvenlik gerekçesiyle haklarında sınır dışı kararı alınan kişiler, dava açma süresi beklenmeksizin veya dava açsalar bile geri gönderme yasağı ilkesine uygun olmadan sınır dışı edilebilmektedir. Böylelikle sınır dışı edileceği ülkede yaşam hakkı ihlali ve işkence görme ihtimali bulunan kimselerin gerek iltica başvurusuyla gerekse dava açma yoluyla kendilerini ifade etme imkânı çok daraltılmıştır Ancak bu hukuki metinlerde kabul edilen hakların, pratikte uygulanmadığı, meslektaşlarımızın Geri Gönderme Merkezlerinde tutulan kişilere erişimlerinin zaman zaman engellendiği de bilinmektedir. Hukuki yardıma erişemeyen mültecilerin, yasal haklarını kullanmaları neredeyse imkânsız olmaktadır.
Savaş ve şiddet ortamından kaçan, istemeyerek ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan milyonlarca insanın bir hak ihlali ile karşılaştığında veya haklarına erişimde sıkıntı yaşadıklarında, adalete erişimlerinin sağlanmasında Baroların sorumluluklarının farkındayız. Bu sebeple de İzmir Barosu olarak, Göç ve İltica Komisyonumuz aracılığı ile gerek meslektaşlarımız arasında gerekse ulusal ve uluslararası birçok kuruluş ile eğitim ve paylaşım çalışmalarını yürütmekte; Adli Yardım Birimi’ne başvuran mültecilerden (mültecilik hukukundan kaynaklı) herhangi bir belge ve kayıt istemeden kendilerine avukat ataması yapmaktayız.İzmir Barosu, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesi ile, savaşa ve şiddete yol açan devletlere, bu savaş ortamını sonlandırmaları, temel insan hakkı olan iltica hakkına saygının geliştirilerek sürdürülmesi, pratikte karşılaşılan zorlukların ve özellikle avukatların mültecilere erişiminde karşılaşılan uygulamadaki engellerin kaldırılması, dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye Cumhuriyeti'nin cömertliğini uluslararası toplumun da paylaşması çağrısında bulunmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.