Tuzlanmış Kelimeler Küleği...

Tuzlanmış Kelimeler Küleği...

Yusuf Akın yazdı; Tuzlanmış Kelimeler Küleği...

Derin bir uykudaydı gökyüzü, simsiyahtı gece. Hiç kimseye haber vermedi, eğdi başını, açtı kalbini. Ve karanlığın koynunda, bir çift güvercin duruyordu. Altından bir kâseyi gözyaşları ile küçük, minnacık elleri olan üç kız çocuğu dolduruyordu. Bilinen tüm anlamların yerine, şeytan bir sürü yasaklar koyuyordu. Anlamı bizde olan tüm tuzlu kelimeler bir nadanın elinde kayboluyordu.
Gerçek bizdik.
Bizler son buluyordu.
Etekleri zil çalan kuzeyli vahşi bir rüzgar. Yüzeyden, sanal bir kar tipisi, tüm kelimeleri dil denen uçuruma kadar getirip umarsızca toplum vadisine savuruyordu.
Ellerinde ahşap külekleri olan üç ayrı iklimin ıslattığı, üç ayrı nehrin kuruttuğu, üç ayrı kız çocuğu.
Meryem, güney'in gün görmemiş kızı. Dicle kenarında yanmış, ay beyazı dimağlı , kıvırıcık.
Sofya, kuzey'in karlarından yıkanmış. Sibiryanın soğuğundan kavrulmuş, venüs'ün gölgesi.
Eleni, batı'nın battığı yerde biten nar ağacı. Yüzündeki çizgiler sokrat kadar insancıl, şakaları ezop tadında.
Birlikteler.
Bir sürü kelimeler.
Kelimeler, yağmur ormanları kadar sık, çiğ kabak tadında.
Hiçbiri konuşmuyor.
Hiçbiri sessizlik.
Yaşlılar var kelime bulutlarının dümeninde. Kelimeleri durmadan lut çölüne, gobiye, şili'deki ıssızlıklara, kuzey buz denizine, antartika pelikanlarının asfalt buz yollarına serpip duruyorlar.
Cansız, ölü, ruhsuz ve erken boş anlamlanan kelimelerini.
İhtiyar köşe tutucular, üç kızın umutlarını, verimli topraklarını, iskenderiye, bergama, bağdat, endülüs, roma, paris kütüphanelerine denk dimağlarını, bilinçlerini ve aşklarını görmüyorlar, hor görüyorlar.
Meryem gülümsüyor, Sofya neşeli, Eleni mecnundan öte.
Herbiri bir vadiden koşup, kelimelerin tuzlanarak saklandığı yeraltı şehrine hücum ediyorlar.
Üç küçük kız, üç küçük doğa, üç küçük dünya, üç küçük evren ve üç küçük verimli toprak.
Harran, maveraünnehir ve po.
Üç ayrı küleklere basılı, tuzlu kelimeler.
Hiç kullanılmamış bir derya.
Cümlelere ortak olmamış masumiyetteler.
Hiçbir akademinin kirli paragraflarına meze olmamış.
Hiçbir propagandacının not defterine girmemiş.
Hiçbir vaazcının rahlesinde yer almamış.
Hiçbir nutukçunun kitabına ek olmamış.
Hiçbir ahlakçı filozofun öğüdünü sığmamış tertemiz kelimeler.
Bakir kelimeler.
Kirlenmemişler.
Ellerini daldırıyor Meryem. Zeytin ağacından oyulmuş, kapağı defneden, budak izli küleğe.
Sofya heyecanlı.
Eleni zarif bir bakışta.
Sessizlik gülümsetiyor gamzeli yanakları.
Bir koca avuç mısır parşömenlerine kanaviçe gibi işlenmiş kelimeler.
Onbin yıldır tuzda bekletilmiş, taptaze kelimeler.
Meryem avuçlarına aldığı kelimeleri Sofya'ya veriyor.
Yazılara en yakın Eleni okumaya başlıyor, yüreğinin tam üstünde.
"kırlangıçlar kırda gül dalını kırmadan, halfeti'nin siyah gülü ağlamaz,
petersburg'da bir menekşe solmadan,
atina uykuya dalmaz."
Sofya ağlıyor, Meryem hüzünlü, Eleni çakmak gibi gözlerle.
Bir tuzlu külek daha. Kuzeyin sedir ağaçlarından yontulu. Asma yaprakları ile kapatılmış. Üzerindeki desenler fransız bağlarından. Akdeniz kokulu.
Sofya daldırıyor avuçlarını. Taşlara dokunmuş kilim desenli kelimeler.
Meryem'in gözleri kaya kartalı gibi.
Sofya veriyor kayrak taşlarından kilim desenli kelimeleri Meryem'e.
Kelimeler ıslak ve tuzlu. Dil yakan bir halde.
Akdeniz'in derinlerinden.
Meryem heyecanlı, Meryem bir anadolu leoparı.
Meryem okuyor, Eleni tutkuda zirve.
Sofya'nın yanağı al al.
"Fırat'ın suyu alplerden doğar, yeşertir tüm mezepotamyayı,
bir ok asya'da doğrulsa bir mazluma, ta paris'te kırılır yayı."
Barışın rayihası yayılıyor tüm vadiye. Üç kız kokudan sarhoş. El el geçmiş otuz parmak güneş sisteminden hoş.
Az ötede parıl parıl parlayan bir külek huş ağacından oyulu, kapağı maun.
Sofya koşuyor nefes nefese.
Üç kız gökte bir yıldız.
Avuçluyor Eleni bir avuç tuzlu kelimeyi , incir çekirdeklerine yazılmış gizlenmiş.
Sofya'ya uzatıyor.
Sofya tur dağında bir sakin. Sofya everest'te bir ardıç.
Sofya okumaya başlıyor sanki yunus, sanki aziz.
"bilirsen benini, sev, koyma öteye, küflenir,
kimse kimseye cellad olmaz, celladlık senden içeri gelir."
Üç kız, üç ova, üç bayır sakin ve sessiz. Tuzlanmış kelimeler hayatta belki kimsesiz.
Neşelenmiş üç can dağılıyor ovaya.
Biri Harran, biri maveraünnehir, biri de po'ya.

whatsapp-image-2022-11-18-at-09-44-30-2.jpeg

whatsapp-image-2022-11-18-at-09-44-30.jpeg

whatsapp-image-2022-11-18-at-09-44-30-1.jpeg

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum