Usta tiyatrocu Rüçhan Gürel'le tiyatroya dair: Bir iş değil yaşam biçimi!

Usta tiyatrocu Rüçhan Gürel'le tiyatroya dair: Bir iş değil yaşam biçimi!

Alsancak Han Tiyatrosu'nun kurucusu usta tiyatrocu Rüçhan Gürel, Medya Ege'ye tiyatroya dair açıklamalarda bulundu. Gürel, tiyatronun kendisi için bir iş değil bir yaşam biçimi olduğunu ifade etti.

MEDYA EGE / ESRA ÖNEN - Yeşilçam'da 'Gardırop Fuat' karakteriyle hafızalara kazınan, tiyatronun önemli isimlerinden Ünal Gürel'in oğlu ve Alsancak Han Tiyatrosu'nun kurucusu Rüçhan Gürel, tiyatronun kendisi için önemini ve hayatındaki rolünü anlattı. Medya Ege'ye tiyatroya dair özel açıklamalarda bulunan usta tiyatrocu Gürel, tiyatro dünyasına ilk olarak 8 yaşında, Erhan Dilligil'in 'Falaka' oyunuyla birlikte adım attığını belirtti.

unal-baba-008.jpg

Gürel, 1983 senesinde Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvar'ına girdiğini ve Müşfik Kenter, Zeliha Berksoy, Haluk Kurtoğlu, Raik Alnıaçık, Semra Karlıbel, Afşar Timuçin gibi tiyatro ve sinema dünyasının usta isimlerinden aldığı eğitimle kendisini bu alanda daha da geliştirme fırsatı bulduğunu vurguladı.

Okulu bitirdikten sonra 1 yıl süreyle İstanbul Şehir Tiyatroları'nda çalışmasının ardından Trabzon Devlet Tiyatrosu, Bursa Devlet Tiyatrosu ve İzmir Devlet Tiyatrosu olmak üzere 4 ayrı bölgede aktif olarak tiyatro hayatına devam eden Gürel, yüzden fazla oyunda oynadığını belirtti. 2007 yılında ise Alsancak Han Tiyatrosu'nu kuran usta tiyatrocu, "Sahnemizi Alsancak'ta 2010 yılında yaptık. Bu kadar badirelerin atlatıldığı bir ülkede bu kadar uzun bir süre özel tiyatroyu açık tutabilmenin önemli olduğunu düşünüyoruz" dedi.

esra-min.jpg

"BENİM HAYATIM TİYATRO OLDU"

Gürel, kendisini tiyatroya bağlayan süreci şu sözlerle anlattı;

"Ben ilk kez 8 yaşında sahneye çıktım. Erhan Dilligil, babamın çok yakın arkadaşıydı. Biz o zaman Şişli'de oturuyorduk. Erhan abinin yazdığı 'Falaka' adlı bir çocuk oyunu vardı. Eski sistemi anlatarak yeni sisteme bağlayan bir eserdi. Orada erkek oyuncuya ihtiyaç vardı. Ablamla ben modern öğrencileri oynadık orada. Bu oyun, LCC'de oynandı. İstanbul'da Ayla Algan'ın, Beklan Algan'ın işlettikleri bir eğitim merkezi vardı, onun sahnesinde oynanıyordu ve oranın girişinde heykeller vardı, ben o heykellerin kokusuna aşık olmuştum. Hala hatırlıyorum o kokuyu, onları balmumu ile kaplamışlar, balmumu kokusuymuş. Ne zaman tiyatroya dair o günleri düşünsem o balmumu kokusu da gelir benim aklıma. Tabi 8 yaşında o işin tadını alınca ben tiyatro oyuncusu olmak istedim. Babamla birlikte şehir tiyatrosunun kulislerindeydim zaten, film setlerindeydim. Babam, benim tiyatro oyuncusu olmamı hiç istememişti. 'Bir aileye bir serseri yeter' diyordu. Sonra ben kavga dövüş tiyatro oyuncusu oldum. Şimdi kızım ve oğlum da tiyatronun içerisinde büyüyor. Çocuklar, tiyatronun içinde büyüyünce kendilerini ifade etme, konuşma, dili öğrenme becerileri çok hızlı gelişiyor. Benim eğitimim de babam vasıtasıyla evde başlamıştı. Benim hayatım tiyatro oldu, tiyatro benim için bir iş değil, bir yaşam biçimi. Ailemi, çocuklarımı ihmal etmiyorum fakat tiyatroda daha fazla vakit geçirdiğim zamanlar oluyor."

arif-cayan-min.jpg

"POPÜLER KÜLTÜR ALGISI İLE YARIŞAMIYORUZ"

Öte yandan "Televizyonun, o kutunun içinde değilseniz bir hiçsiniz' topluma göre" sözlerini de açıklamasına ekleyen Gürel, "Televizyonda izleyiciye sunulan çok geniş bir ürün yelpazesi var ve biz bu popüler kültür algısı ile yarışamıyoruz" ifadeleriyle insanların tiyatroya daha fazla yönelmesinin kendilerini mutlu edeceğini vurguladı.

1-331.jpg

"BİZ AMME HİZMETİ VERİYORUZ"

Tiyatro sahnesinin bir ticarethane olmadığını, bu sanatı amme hizmeti olarak gördüklerini de belirten Gürel, "Biz şu algıyı yaratamadık; biz kasap, manav değiliz. Bizim de bir vergi levhamız var ama aslına bakarsanız biz amme hizmeti yapıyoruz. Tiyatrodan kim para kazanmış ki? Para kazanmak isteyen kişi zaten tiyatro açmaz. Halbuki bizim sahnemizde çok büyük bir yatırım var, sel, pandemi, ekonomik kriz gibi çok büyük zorlukların atlatıldığı bir dönemden geçtik ve hala da bu zorlukları yaşıyoruz ki tasarruf tedbirleri, maalesef ilk olarak sanattan başlıyor. Belediyeler ya da diğer sivil toplum kuruluşları, bize ticarethane gözüyle bakıyorlar vergi levhamız olduğu için. Halbuki tiyatro işletmecileri, özellikle kendi sahnesi olanlar amme hizmeti veriyor. Her yıl belki 100-150 çocuğa farklı açılardan bakmayı öğretiyoruz. Tiyatro ile sanatın herhangi bir dalı ile ilgilenen bir çocuk, ileride hiç kimseye kötülük yapmaz. Cinayet işlemez, çalmaz çırpmaz, iyi bir vatandaş olur aynı zamanda. Kaliteli bir vatandaş olur. O nedenle belediyeler sahnesi olan tiyatroları desteklemeli. 'Ne güzel bir fikirmiş' deniyor ancak ardı arkası gelmiyor. Bir de sponsor sıkıntımız var bizim, mesela sosyal medyada ayda 15-20 bin liralık sponsorlu reklam çıkıyoruz. Sahnede spotlar var, dekor yapımları var, böyle bir Han Tiyatrosu'na sponsor olabilecek bir kaç firma olsa. Fakat o algıyı yaratamıyoruz. Bunun yüzde 100'ünü de vergiden düşebiliyorlar. Özellikle İzmir'de hayata geçirdikleri projeler doğrultusunda kültüre, sanata değer verdiğini düşündüğümüz Folkart, Arkas gibi önemli firmalar var. Bu firmalardan da tiyatro sanatının gelişebilmesi adına destek bekliyoruz" ifadelerini kullandı.

ruchan-gurel-min.jpg

187.jpg

mg-0491-1.jpg

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.