Yavaş Gıda Akımı Türkiye’de de yaygınlaşmalı
Yaygınlaşan fast-food tüketimine karşı tepki olarak İtalya’dan başlayarak 150’den fazla ülkeye yayılan Yavaş Gıda (Slow Food) akımı, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Turizm Fakültesi tarafından düzenlenen bir konferansla ele alındı.
Gençlerle bir araya gelen, akımın Türkiye’deki kurucularından biri olan Gurme, Gazeteci-Yazar Nedim Atilla, ‘sakin yemek, yavaş yemek” olarak düşünülen Slow Food’un; hızlı yeme alışkanlıklarına savaş açtığını, sağlıklı beslenme kavramını vurguladığını söyledi.
Katkı maddeleriyle süslenip önümüze konan gıdalara dikkat!
Konferansta konuşan Turizm Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Atilla Akbaba, fakülte olarak yerel gıdalara, yerel üreticilere ve unutulmaya yüz tutan yerel lezzetlere, yeme içme ile ilgili geleneklere her zaman sahip çıktıklarını kaydetti. Prof.Dr. Akbaba, “Sağlıklı gıdaya erişim ve gıda ürünlerinin güvenliği, ülkeler açısından yaşamsal bir önem taşımakla birlikte biz tüketicilerin de mutlak hakkı ve talebidir. Zararı kanıtlanmış GDO’nun, nişasta bazlı şeker gibi katkı maddeleriyle süslenip önümüze konulan gıdalara karşı daha dikkatli olmamız lazım. Milli tohumlarımızın korunması, kullanılması ve yaygınlaştırılması gerekli. Özetle; daha iyi, temiz ve adil bir dünya için daha iyi, temiz ve adil gıdalara ihtiyacımız var.” şeklinde konuştu.
“Endüstriyel gıdalara ve sağlıksız beslenme şekillerine karşı mücadele veriyoruz.”
1986 yılında, İtalya’da ortaya çıkan akım hakkında bilgi veren Gazeteci-Yazar Nedim Atilla, “Bu akım, çağımızın neden olduğu hızlı yeme alışkanlığına tepki olarak doğmuş ve birçok ülkeden de destek görmüştür. Tüketilen ürünlerin yeryüzüne ve hiçbir canlıya zarar vermeyecek şekilde temiz koşullarda üretilmesini ve ürünlerin lezzetli olmasını; bunun yanında da çiftçilerin emeklerinin karşılığını adil bir şekilde alması gerektiğini savunmaktır. Yani Slow Food Hareketi, bir yandan hızlı yeme alışkanlıklarını ortadan kaldırmayı hedeflerken diğer yandan yerel üreticileri de korumayı amaçlar, endüstriyel gıdalara ve beslenme şekillerine karşı mücadele verir. Yerel mutfak mirasının korunmasını, tüketici haklarına saygılı olmayı, çevreyi korumayı, çevreye karşı sorumluluklarını yerine getirmeyi de içerisine alır.” dedi.
Taze gıdayı nasıl anlarsınız?
Bir gıdanın, ‘Slow Food’ olup olmadığını belirlemenin temel unsurunun, o gıdanın üreticisi ile tüketicisi arasındaki ilişkiye bakılması olduğunu vurgulayan Atilla, “Tüketici ve üretici arasındaki zincir ne kadar kısaysa ürün aynı orantıda tazedir ve sağlıklıdır. Taze olan bu gıda Slow Food anlayışının içerisinde yer alır. Dünyanın pek çok yerinde “earth market” adını verdiğimiz marketlerden kurmaya çalışıyoruz. Bizim ülkemizde 4 tane earth market var. Bu marketler, çiftçiyi korumayı ve tüketiciye sağlıklı gıda ulaştırmayı hedeflediğimiz felsefeye uygun olarak işliyorlar. “Earth Market” projesi kapsamında dünya çapında henüz 67 tane market açtık. Ancak bu henüz yeni bir proje ve bu sayının artmasını hedefliyoruz.” şeklinde konuştu. 1 milyon destekçisi olan akımda, Türkiye’den 5 bin kişinin yer aldığını kaydeden Atilla, “Bunun yanında 100 bin üyemiz var ve bunların yaklaşık bini Türkiye’den. Biz bu hareket kapsamında, dünyanın pek çok yerinde gerek tüketiciyi, gerek üreticiyi bilinçlendirmek için çeşitli seminerler yapıyoruz.” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.