Yılda 1.4 milyon erkeğe prostat kanseri tanısı konuyor
Anadolu Sağlık Merkezi Üroonkoloji Merkezi Direktörü Doç. Dr. İlker Tinay, 2020’de güncellediği ve dünya kanser verilerini içeren GLOBOCAN raporunda erkeklerde en sık rastlanan ikinci kanser olarak saptandığını belirtti.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020’de yenildiği ve dünyadaki kanser verilerini içeren GLOBOCAN 2020 sonuçlarına göre prostat kanserinin erkeklerde en sık rastlanan ikinci kanser olduğunu, erkeklerde yeni tanı alan kanserlerin yüzde 14,1’ini oluşturduğunu ve tüm dünyada her yıl 1.4 milyon erkeğe, yani yaklaşık 1 buçuk milyon erkeğe prostat kanseri tanısı konduğunu açıklandı. Bu verilere göre dünyada her yıl 375 bin erkek prostat kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor ve prostat kanseri erkeklerde ölüme neden olan kanserler arasında 5. sırada yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün GLOBOCAN raporuna göre 2020 yılında Türkiye’de ise 19 bin 444 erkeğe prostat kanseri tanısı konmuş.
Prostat kanseri taramasında, üroloji uzmanının prostat muayenesi yapması ve kanda PSA düzeyinin belirlenmesi olduğunu hatırlatan Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı ve Üroonkoloji Merkezi Direktörü Doç. Dr. İlker Tinay, “Eğer ailevi bir riskiniz varsa bu taramaları 40 yaşında başlatmayı öneriyoruz. Ailesel bir riskiniz yoksa genellikle 50’li yaşlarda ürolojik değerlendirme ve beraberinde kan PSA düzeyinin belirlenmesi ve de bu değerlendirme sonucunda bir olumsuzluk saptanmaması durumunda da 60 yaşından sonra düzenli tarama yapılmalı. Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'da prostat kanseri tarama programlarının başladığı 90’lı yılların ortalarındaki ölüm oranları ile günümüzdeki prostat kanserine bağlı ölüm oranları karşılaştırıldığında izlenen belirgin düşüşün sebebinin hem erken tanı koymak amaçlı tarama programlarının (fizik muayene ve PSA kontrolü) yaygınlaşması hem de tedavi seçeneklerindeki gelişmeler olduğu bildirilmektedir” ifadelerini kullandı.
Yapılan prostat muayenesinde bir anormallik saptanması ve/veya kanda ölçülen PSA değerinde yükseklik olduğu taktirde tanıya yönelik işlemlere geçildiğini anlatan Doç. Dr. İlker Tinay, “Eskiden direkt prostat biyopsisi yapıyorduk, günümüzde prostat biyopsisi sırasında bize yol göstermesi amacıyla biyopsi öncesinde artık prostat MR’ı çekiyoruz. Daha sonra MR görüntülemesinin bize sağladığı bulgular rehberliğinde prostat biyopsisi işlemini gerçekleştiriyoruz. Prostat MR Füzyon biyopsi yöntemi ile eskiye oranla daha yüksek doğruluk oranları ile prostat kanseri tanısı koyabiliyoruz. Biyopsi örneklemesinden sonra kanser tanısı konan hastalarda hastalığın evrelendirilmesi amacıyla tüm vücut görüntülemeleri yapılıyor. Bundan sonra da tümörün yerleşimine, derecesine ve yaygınlığına göre tedaviler planlanıyor” dedi.
Erken tanı başarılı tedavi ve daha uzun sağkalım açısından önemli
Yıllar geçtikçe toplumdaki bilinçlenmenin de arttığına vurgulayan Doç. Dr. İlker Tinay, “Bu kadar sık rastlanan bir kanserde tarama programları artık yerini buldu. Tarama amaçlı olarak ürolojik muayene ve PSA değerleri önemli. Erken tanı koymak daha başarılı tedaviler, o da daha uzun bir sağkalım anlamına geliyor. O yüzden bence en değerli şey insanların bilinçli olması ve düzenli kontrollere gelerek taramalarının yapılması. Bu sayede erken tanı alan kişilerin sonuçları da daha başarılı oluyor. Son 20 yılda hem cerrahların kullandığı başta robotik cerrahi olmak üzere cerrahi yöntemler, hem radyasyon onkologlarının kullandığı cihazlar ve protokoller, hem de nükleer tıp uzmanlarının uyguladığı radyonüklid tedaviler umut vaad ediyor. Ayrıca henüz sınırlı veri olsa da, bağışıklık sistemi tedavileri olarak da bilinen immünoterapi gibi medikal onkologların kullandığı akıllı ilaçlar da hastalara büyük avantajlar sağlıyor. 20 yıl önce elimizde kısıtlı tedaviler vardı. Şu anda hastalığın farklı evrelerinde kullanabileceğimiz tedavi seçeneklerimiz gerçekten fazlasıyla artmış durumda” diye konuştu.
Yalnızca prostat kanserinde değil tüm kanserlerde kişiye özel tedavilerin uygulandığını hatırlatan Doç. Dr. İlker Tinay, “Tüm tedaviler kişiye özgü uygulanmaya başladı. Bu da zaten teknolojinin ve artan bilginin beraberinde getirdiği bir sonuç” açıklamasında bulundu.
Kültürel nedenlerle prostat muayenesinden kaçınmak yanlış
Doç. Dr. İlker Tinay, “Erken tanı çok önemli. Özellikle ükemizde ve doğu toplumlarının çoğunda ne yazık ki kültürel olarak prostat muayenesinin yapılma şeklinden kaynaklı ayıplama, korkma, çekinme gibi durumlar söz konusu. Oysa bu kadar sık görülen bir kanserden korunmak için bu kadar basit bir muayeneden kaçınmanın hiçbir mantığı yok. Hastaya prostat muayenesi yapılmalı, PSA testine bakılmalı ve bunların ışığında hastanın prostat kanseri açısından değerlendirilmesi sağlanmalı. Hele ki ailesinde prostat veya meme kanseri hikayesi olan kişilerin 40’lı yaşlarda ilk muayenelerini yaptırmaları şart” dedi.
Prostat kanserinin belirtisi yok
Prostat kanserinin pek belirtisinin olmadığını belirten Doç. Dr. İlker Tinay, “Prostat kanseri hiçbir belirti vermeyebilir çünkü prostat zaten var olan ve 50’li yaşlarda doğası gereği büyüme eğiliminde olan bir organ. Genellikle bu büyümeye bağlı işeme şikayetleriyle kontrole geliniyor. İleri evre prostat kanserinde ise genellikle idrarda kan şikayeti ile başvurular oluyor. Prostat kanseri ilk olarak bel omurlarına ve omurgaya sıçrama yaptığı için bel ve sırt ağrılarıyla da hastalar doktora başvurabiliyor” şeklinde konuştu. İdrarın kesik kesik yapılmasının genellikle prostatın büyümesiyle bağlantılı olduğunu anlatan Doç. Dr. İlker Tinay, “Prostat iyi huylu da büyüyebilir, kansere bağlı olarak da büyüyebilir. Kansere özgü bir bulgu olmasa da üroloji muayenesine gidilmesini önemli” sözleriyle açıklamasını tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.