Yüksel: ‘Aziz Kocaoğlu doğru olanı yaptı’
Gün Ortası’nda programına konuk olan CHP Genel Başkan eski Yardımcısı, CHP İzmir eski Milletvekili Alaattin Yüksel açıklamalarda bulundu.
Gün Ortası’nda programına konuk olan CHP Genel Başkan eski Yardımcısı, CHP İzmir eski Milletvekili Alaattin Yüksel, partisinin Tüzük Kurultayı’ndan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun il başkanlarına verdiği İzmir’in onay bekleyen projelerine kadar kent ve ülke gündemine dair değerlendirmelerde bulundu. Deneyimli siyasetçi Alaattin Yüksel, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel’in iyi yolda olduğunu, görevini tamamladığında örgüt tarafından tekrar istenen başkan olacağına inandığını söyledi. Yüksel, büyükşehir belediye başkanı Aziz Kocaoğlu’nun dosya hamlesini ise doğru bulduğunu belirtti.
Radyo Egepostası Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Umutoğulları ve Egepostası Genel Yayın Yönetmeni Halil Solak’ın yönelttiği soruları yanıtlayan CHP Genel Başkan eski Yardımcısı ve İzmir eski Milletvekili Alaattin Yüksel, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun İYİ Parti, CHP, MHP il başkanlarının yanı sıra AK Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül’e de İzmir’in onay bekleyen projelerine dair dosya iletmesinin doğru bir hamle olduğunu belirtti.
AZİZ BEY BANA GÖRE DOĞRU YAPTI
“Aziz Bey bana göre doğru yaptı. Bunu yapmadığı için ben dahil eleştirdiğimiz dönemler oldu. Özellikle iktidar partisinden kentin sorunlarının çözülmesinde destek istemek lazım. İktidarın desteğinin önemi yadsınamaz” değerlendirmesini yapan deneyimli siyasetçi Alaattin Yüksel, AK Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül’ün dosyayı Ulaştırma Bakanı ve Başbakana iletmesi ve Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan’ın Bornova ilçe kongresinde yapılacaklara ilişkin açıklama yapacağının açıklanmasını ise,
“Bornova ilçe kongresinde Ulaştırma Bakanı açıklayacak. Yandık demektir. Yandı İzmir demektir. Orası daha çok kendi partilisine seslendiği bir platformdur. Dönüp büyükşehiri vuracak demektir” dedi.
TAM TERSİNE, SAYİN İL BAŞKANININ ŞUNU BİLMESİ LAZIM…
AK Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül’ün Egepostası’na verdiği röportajda İzmir’de idari yargının CHP’nin elinde olduğu şeklindeki iddiasına da yanıt veren Alaattin Yüksel,
“Tam tersine sayın il başkanının şunu bilmesi lazım; bakın Ankara İstanbul İzmir, bir bakıyorsunuz, büyükşehir meclisinin aldığı kararlarla ilgili ya da büyükşehirlerle ilgili valinin istemi üzerine açılan davalara bakıyorsunuz, İzmir’de 200’ü buluyor. Ankara ve İstanbul’da hiç yok. Meslek odaları dava açarlar. Meslek odalarının açtığı davalar çoğunlukla İzmir’de kazanırlar. Ankara ve İstanbul’da da niyeyse kazanılmaz. El insaf. Böyle bir şey varsa bile bunu düzeltecek olan sensin. Şikayet koltuğunda değilsin. Sen eleştirilecek konumdasın. Hele hele o konulara bir girersek. Kendisinin vekilliği dönem de dahil olmak üzere İzmir büyükşehir Belediyesi’nin projelerinin nasıl ötelendiğini, ertelendiğini biliyoruz” diye konuştu.
DEMEK Kİ BÜYÜKŞEHİR DOĞRU YERDE
CHP’li deneyimli siyasetçi Alaattin Yüksel, AK Partili yöneticilerin büyükşehir belediyesi üzerinden muhalefet yapmasının büyükşehir belediyesinin doğru yerde olduğu anlamına geldiğini kaydederek,
“Demek ki büyükşehir doğru yerde. Rakipleriniz sizi alkışlıyorsa yanlış, eleştiriyorsa doğru yoldasınız demektir. Karşılığında 7 AKP’Lİ belediyesi. Tam tersine Aziz Bey, kendi seçmeninde bu konuda daha çok eleştirilir. Size oy verenlere öncelik vermiyorsunuz, tam tersine rakiplerinizin güçlü olduğu yerlere gidip hizmet veriyorsunuz diye. Rakamları koyup konuşmak lazım. Büyükşehir belediye başkanı da gidip çıkıp anlatsın, hangi belediyeye ne kadar yatırım yapmışlar diye” ifadelerini kullandı.
YÜCEL İYİ YOLDA, ÖRGÜTÜN TEKRAR İSTEDİĞİ İL BAŞKANI OLACAĞINI TAHMİN EDİYORUM
CHP İzmir İl Başkanı seçilen Deniz Yücel’in performansını da değerlendiren Alaattin Yüksel, Yücel ile ilgili bir endişesi olmadığını, sadece yönteme itiraz ettiğini, sahaya inen Yücel’in iyi yolda olduğunu, hatta görevini tamamladığında örgüt tarafından tekrar istenen bir il başkanlığı yapacağını öngördüğünü söyledi:
“Seçilirken de endişem yoktu. Yöntemle ilgili itirazım vardı. Genç bir arkadaşımız seçildi. O dinamizmle de özellikle de son günlerde bayağı aktif çalışıyor. İlçe gezilerine başlamadan önce aldığı eleştiri örgüte gitmiyordu. Bizde örgüte gitme merakı vardır. Bizim asıl işimiz dışarıda partiyi büyütmektir. Güzel bir şey yapıyor. Açıklamalarına bakıyorum il başkanımızın gittiği ilçelerde. Kimse kimse hakkında parti içinde negatif bir davranış, söz içinde bulunmaması lazım.
Gençliğin getirdiği bir dinamizm var. Bana göre doğru yolda. İyi yolda. Tecrübenin de elbette önemi var. Onun için tabi ki zaman gerekecek. Biz tecrübeli isimlerin mutlaka katkısı oluyor. Her konuda konuşan il başkanı arayışı basında da vardır. Biraz o konuda gün gelecek, belki de yeter diyeceğiniz günler de olacak. Bunu da yapacak. Eminim. Açıklama yapayım derken ciddi hatalar yapanı da gördük. Elli yaşında il başkanı oldum ben. Ama benim daha öncesi de aktifti. Görevini tamamladığında Deniz’in örgüt tarafından tekrar istenilir bir il başkanı olacağını tahmin ediyorum. O yolda ilerlediğini görüyorum. Partiyi büyütme, kucaklama anlayışı var. Çekişmelerle ilgilenmiyor. Dönemini tamamladığında devam et baskısının geleceğine inanıyorum. 2,5 ay uzun bir süreç değil. Denizin temposunu da yükselteceğini ve iyi bir il başkanlığı süreci geçireceğine inanıyorum. Son il başkanı seçilmeden önce de gençlerden olsun diye ısrar etmiştim.”
BAHÇELİ KOLTUĞUNU KORUMAK İÇİN, CUMHURBAŞKANI DA YÜZDE 50 ARTI BİR İÇİN ANLAŞTI
Alaattin Yüksel, MHP-AK Parti ittifakını karşılıklı çıkar anlaşmasından başka bir şey olmadığını dile getirerek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bana göre MHP, özellikle de Devlet Bahçeli, kendi koltuğunu kurtarmak için MHP’yi iktidar partisine payanda yapmıştır. O kurultaylar yapılsaydı MHP’nin başında Devlet Bahçeli olmayacaktı. 7 Haziran bile MHP’nin başında Bahçeli olmasaydı, bugün iktidar partisi olmayacaktı. Hiçbir açıdan mümkün görünmüyor. İki partinin ileride varlığını sürdürme amacıyla birbirlerine dayanması. Devlet Bahçeli koltuğunu korudu, baraj altında kalma ihtimalini kurtarıyor. Yüzde 50 artı biri alması gereken Cumhurbaşkanının bunu alamadığını görüyor. Ve o gün ağır laflar ettiği Bahçeli’ye yaslanmak zorunda kalıyor. Karşılıklı bir çıkar ilişkisi. Ama bunu yaparken seçim güvenliğini ortadan kaldırmak, istediği sonuç yaratmak için, ona yönelik yasalar çıkartmak. Mühürsüz oyları yasal hale getiriyorlar. Bunu çıkarmaları bile referandumun geçersiz olduğunun, meşru olmadığının kanıtıdır. İtirazımız buna. Seçmenlerimizin endişe etmemesi gerekiyor. Diğer partiler de biraraya gelecek ve seçim güvenliği sağlanacaktır.”
TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ İSTEYEN HERKESİN BİRARAYA GELİP DEMOKRATİK DÜZELTMEYİ TÜRKİYE’YE YAŞATMASI GEREKİYOR
2019 seçimlerinin kritik önemine dikkat çeken Alaattin Yüksel, Türkiye’de demokrasiden yana olan herkesin bir araya gelmesi gerektiği üzerinde önemle durarak,
“Türkiye’de demokrasi isteyen herkesin, bir araya gelip bu demokratik düzeltmeyi Türkiye’ye yaşatması gerekiyor. Ondan sonra yarışalım kendi aramızda. Ama önce her şeyi kenara bırakıp. İstediği kadar seçim hilesi yaşansın. Diyelim ki baskı var. O baskılara karşı 1946’da nasıl yükseliyor Demokrat Parti değil mi/ Aynı DP kendisi güçlendikten sonra kendisi inanılmaz bir baskı oluşturuyor seçmen ve diğer siyasi partiler üzerinde. Orada da CHP yükseliyor. 1960 ihtilali CHP iktidarını engellemiştir aslında. Bütün bunlara rağmen ben önümüzdeki ilk seçimden çok umutluyum” şeklinde konuştu.
İŞTE PROGRAMIN SATIR BAŞLARI:
Mithat Umutoğulları: AK Parti'de ve diğer partilerde hareketlilik var. Kongre süreçleri bitti. AK Parti’de devam ediyor. Tüzük Kurultayı oldu. Uzun yıllar emek vermiş ve Tüzük için önerilerde bulundunuz..
Alaattin Yüksel: Tüzük Kurultayı bizim CHP’de, parti içi demokrasiye önem verildiği için Tüzük de önemli bir belgedir. Çünkü Tüzük uygulanır CHP’de. Anayasa bir ülkenin yönetimi için neyse, bir partinin Tüzüğü de odur diye bakarız. Ciddiye alırız tüzük çalışmalarını. Geçen dönem başladı. Benim il başkanı olduğum dönemde bir komisyon oluşturmuştuk. O komisyonun ilçelerden aldığı toparladığı görüşleri doğrultusunda güzel bir çalışması vardı. Konsantre hale gelmişti. CHP İzmir İl Örgütünün, tabanının ve üyelerinin istediği değişmesi gereken maddeleri hazırlamıştık. O sıralarda Kemal Bey’in bundan önceki iki yıllık döneminde Türkiye’nin yoğun bir gündemi vardı. Özellikle yargıda yaşananlar, daha önce birbiri ardına patlayan bombalar, en son Demokrasi Şöleni’nde 103 canı kaybettik Ankara’da. Sıkıntılı bir süreç yaşandı. Hala Gezi sürecinden bu tarafa süren davalar da var. Faili meçhullerin aydınlatılması için çalışma yapalım dediğimizde hep iktidar partisi reddetmiştir. 15 yıllık AKP iktidarları döneminde de bırakın aydınlatılmasını şimdiki işlenen cinayetlerin de aydınlatılması oldu. Yargıda tek kişinin ağzından çıkan kararlar verilirken, vekiller hapse atılırken, kayyumlarla belediyeler yönetilirken Adalet Yürüyüşü bunun üzerine patladı.
Genel başkan yargıda yaşanan rezaletler, insanların en ufak açıklamalarında, barış diyeni hapishaneye atıyorsun, iddianame bile düzenlemeden. 500 km. yürüdü. O sırada tüzük çalışmaları ötelenmiş oldu zorunlu olarak. Belli bir sürece yayılmalıydı. Orada acele etti genel merkez yönetimi. Biraz aceleye getirildi ama hazır çalışma vardı. Beni de davet ettiler. Tüzük Kurultayı yeniden toplandı, tekrar ilçelerden görüş alındı. Mutabakata varıldı. CHP İzmir İl Örgütü olarak birkaç toplantı da yapıldı. Hazır biçimde Ankara’ya gittik. Buradaki mutabakata orada uyuldu mu? Orada farklı davranan arkadaşlarımız oldu. Olabilir tabi. Kaldır elleri indir elleri anlayışı yok CHP’de. Büyük değişiklik yok aslında. Ön seçim bir önceki tüzüktekinin aynısı geçti. Bir değişiklik olmadı orada. Üyelikle ilgili en önemli. Ön seçim tamamen kaldırılmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Bir önceki tüzüğün aynısını geçirmeye çalıştılar. Sadece siyasi partiler yasasındaki yüzde beşin kalmasıydı. Genel merkezin genel başkanın böyle bir hakkı vardı. Benim önerdiğim ısrarla, burada mutabık kaldığımız, İzmir, Ankara, İstanbul’un sorunu, bu itirazı gerçekleştiren vekillerin çoğu da ön seçimle gelmiş arkadaşlarımız. Bizim geçen dönem yaşadığımız sıkıntı 3 büyük ile kontenjanların ağırlıklı olarak yığılmasıydı. En fazla yüzde 15 genel merkez ataması yapılabilir, yüzde 85 ön seçim yapılması gerekiyordu. Her seçim bölgesi için geçerlidir bu yüzde 15 sınırlaması diye. Çok vekil çıkacak yerlerin sorunu çözülürdü. İsterse 120 milletvekilini istediği yerden kullanabiliyor genel merkez. Geçen dönem PM’de de İzmir Ankara İstanbul’a çok fazla atama yapıldığını, kontenjan koyduğunu belirterek, muhalefet şerhi koydum. Bu tüzük değişikliğinde bir tek onu bile koysaydık, her seçim bölgesi için geçerlidir diye yüzde 15 kuralı, öyle bir uzlaşma sağlanabilirdi. Niyeyse onu kimse istemedi.
Üyelikle ilgili çok önemli bir değişiklik olacaktı. Üye ve aktif üye şeklinde. Bu Avrupa’daki siyasal partilerde de var olan sempatizan üye. Oy veriyor ve üye olabilir, olabilmeli. Bir de her etkinliğe katılan, aidatını ödeyen, görev verildiğinde yerine getiren, sandık başında oturan aktif, çalışan üyeler var. Onların parti içi seçimlerde o üyenin oy kullanması. Türkiye’de ilk defa olacak olan, bir reform olarak nitelendirilebilecek bir değişiklikti o. Tüzük komisyonunda bunda mutabık kalmıştık. Ön seçimde her seçim bölgesi için uygulanır. İki o ilde en az 5 yıl oturanlar arasından kontenjan belirlenir deseydik tüm sorun çözülecekti. Ama kurultayda geçmedi. CHP böyle bir parti. Ben emir verdim, talimat verdim. O ters teper. Hep beraber kararlaştırdığınız bir şeyde bile farklı bir şey çıkabiliyor.
Benim ta 2001 yılında il başkanı olduğumda bir çalışmamız vardı, akademisyenlerden de yardım istediğim. Parti üyelerinin uymakla yükümlü olduğu etik kurallar belirlemiştik. Partide bir etik kurul oluşmasını istiyorduk. Son Büyük Tüzük değişiklikleri olduğunda genel başkan ilk seçildiği dönemde PM’den geçmiş ama tüzüğe girmemişti. Bu yoktu taslakta. Bu girdi mesela. Artık CHP’nin bir etik kurulu olacak bundan sonra. Genel başkanımız siyasi ahlak yasası çıkaralım diyor her zaman, mecliste de. Sizi belediye başkanınız var. Milletvekiliniz, bakanınız var. Hediye adı altında bir sürü şey.
O dört bakanla ilgili yolsuzluk iddialarında 700 bin dolarlık saatten bahsediliyor. Böyle hediye olur mu? Etik kurallar o kadar önemli ki Türkiye açısından da. Mecliste çıkarttıramadık ısrarımıza rağmen. Ama CHP’de Etik Kurulumuz var. Gençlik ve kadın kotası yüzde 20’ye çıkarıldı. Cinsiyet kotası. Bunun gibi birkaç önemli madde değişti. İyi oldu. Gençler her talebi aldılar istedikleri. Taslakta farklıydı. Yüzde 20’ye çıkarılıyordu ama yaş sınırı da 35’e çıkıyordu.Seçimlerde yüzde 10 barajını yüksek buluyoruz dendiği oldu. Ama ikisi aynı şey. Herhangi bir siyasi partinin yüzde 3-4 ile parlamentoya girebilmesi lazım. O temsilde adaletle ilgili bir şey. Siyasi partilerde belli sınırlamaları koyma hakkı vardır siyasi partinin. Kendi üyesini, partisini korumak için. Siz bu adaylık herkese açık dediğiniz zaman, geçmişte yaşadık, curcuna. Partinin ciddiyetini koruması açısından. Asıl üyelikle ilgili olacaktı. Üyelikle ilgili tüm maddeler askıya alınmış oldu.
Mithat Umutoğulları: Partinin son 25-30 yılına şahitlik eden bir isimsiniz. Parti içindeki rekabet. Seçimlerin arından tartışmalara rağmen el ele kol kola verildi. Son dönemde bunlar değişti. Partinin biraz geleneği bozulmadı mı?
Alaattin Yüksel: CHP kültüründe kol kırılır yen içinde kalır lafı vardır, biz tamam parti içi demokrasiyi önemsiyoruz, mutlaka olmazsa olmazımızdır. Ama bu kamuoyu önünde benim söyleyeceğim şeyler sınırlıdır. Kendi partinizi ve partili arkadaşınızı rencide edecek şekildeki açıklamalar sizin iktidara yürüyüşünüzü engeller. Siyasi etik açısından da önemlidir. Kamuoyu önünde ve orada olmayan birileriyle ilgili fazla görüş belirtme. Asıl önemlisi partinin iktidar yolculuğunda önemli bir engeldir bu. Biraz o profesyonelleşme arttıkça, yani kendini bir yerlere taşıma amacıyla siyaset yapma anlayışının güçlendiği dönemlerde, züccaciye dükkanındaki fil gibi olabiliyor o anlayıştaki arkadaşlarımız. Bu yanlış. Hele hele Türkiye7nin bu sürecinde olmazsa olmaz. Mutlaka ve mutlaka ülkenin kurtulması gereken bir iktidar var. Tek kişi yönetimi var. Otoriter yönetimden bu tek kişilik yönetim anlayışından Türkiye’nin mutlaka kurtulması gerekiyor.
Mithat Umutoğulları: Geçtiğimiz hafta bize konuk olan Aydın Şengül’ün yerel mahkemelerle ilgili açıklamaları vardı. Yerel yargı CHP’nin elinde. İstedikleri kararları çıkarıyorlar şeklinde açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Alaattin Yüksel: Eyvah eyvah. Yansıtma diye bir şey vardır. Senin en çok işlediğin kabahati yansıt. Aydın Bey herhalde bunu yapıyor olsa gerek. Bütün bırakın Türkiye’yi, tüm dünya biliyor yargıdaki durumu. Avrupa’sından Amerika’sına kadar. Bir Rusya ile Putin ile iyi anlaşıyorlar. Bütün dünya yargının bağımsız olmadığının herkes bilincinde. Bir tek kişi konuşuyor ve onun doğrultusunda kararlar veriliyor. Yerel mahkeme ile Anayasa Mahkemesi arasında bir fark var. Hak ihlali dendiği gün o mahkum bırakılırdı. En son Şahin Alpay, Mehmet Altan örneğinde olduğu gibi. Anayasa Mahkemesi hak ihlali var deniyor. En çok CHP’ye saldırmışlardır bu arkadaşlar. Yetmez ama evet’çidirler. Ama kim olursa olsun. Kolay kolay bu kararları vermeyen Anayasa Mahkemesi’nin kararına yerel mahkeme uymuyor. Meclisteki konuşmamda da söylemiştim.
15 Temmuz’dan önce idi meclis üyeliğimiz. Orada bu tartışmalar yaşanırken, 17-25 Aralık sürecinde, AK troller bütün bu kurumlara AKP nasıl hükümet kurumu haline dönüştürdü diye konuşma yapacaktım. Ha bire atıyorlardı, eden bulur diye, FETÖ’cülerle. Bir gün gelir demiştim. O gün de biz sizi savunacağız demiştik. Yarın bugün iktidarın başına gelsin yine savunuruz. Ahlaki değerler bunu gerektirir. Demokratlık budur. Gün gelir seni de savunacağız. O eden bulur diyenleri. Yürütme tek kişide, yasama tek kişide, yargı tek kişide. Başbakan ve Bakanlar Kurulu diye bir şey var mı? 2019’da Başkan seçildikten sonra tamamen ortadan kalkacak. Tam tersine sayın il başkanının şunu bilmesi lazım; bakın Ankara İstanbul İzmir, bir bakıyorsunuz, büyükşehir meclisinin aldığı kararlarla ilgili ya da büyükşehirlerle ilgili valinin istemi üzerine açılan davalara bakıyorsunuz, İzmir’de 200’ü buluyor. Ankara ve İstanbul’da hiç yok. Meslek odaları dava açarlar. Meslek odalarının açtığı davalar çoğunlukla İzmir’de kazanırlar. Ankara ve İstanbul’da da niyeyse kazanılmaz. El insaf. Akın Atalay. Adamcağız Amerika’dan döndü geldi. Teslim oldu.
Gitti yargıya güvendi. Ve aradan bir yılı geçti, hala tutuklu. Sen DAEŞ sanığını bile tutuklamıyorsun, hatta yargılamadan yurtdışına gidiyor. Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni kendi ayağıyla gelmiş, kaçma şüphesi var diye bırakmıyorsun. 200 akademisyen işinden olmuş. Akıl ve barış yoluyla çözelim sorunları dedikleri için. Hala OHAL ile yönetiliyoruz. Türkiye’yi OHAL ülkesi olmaktan çıkaracağız diye geldi iktidar partisi. İlk dönemde de yaptı. Hakkını teslim etmek lazım. AB ve uyum yasalarını meclisten geçirdi. Şimdi kavgalı olmadığımız bir ülke yok. Çünkü bunlar demokratik ülkelerle aynı blok içerisinde olduğunuzda yapabileceğiniz şeyler değil bunlar. Rusya’nın demokrasi modeli bize uyuyor. O modele kayalım. Şangay beşlisinde de yerimizi alabiliriz şeklinde bir açıklama yapıyor. Böyle bir şey varsa bile bunu düzeltecek olan sensin. Şikayet koltuğunda değilsin. Sen eleştirilecek konumdasın. Hele hele o konulara bir girersek. Kendisinin vekilliği dönem de dahil olmak üzere İzmir büyükşehir Belediyesi’nin projelerinin nasıl ötelendiğini, ertelendiğini biliyoruz.
Mithat Umutoğulları: Sayın Aziz Kocaoğlu, 14 projeyle ilgili dosya hazırladı. Dosyaları verdi il başkanlarına. İl başkanı da karşı dosya verdi. Kendi belediyelerle ilgili?
Alaattin Yüksel: Aziz Bey bana göre doğru yaptı. Bunu yapmadığı için ben dahil eleştirdiğimiz dönemler oldu. Özellikle iktidar partisinden kentin sorunlarının çözülmesinde destek istemek lazım. İktidarın desteğinin önemi yadsınamaz. Ama sürekli köstek oluyor. Bunu rakamlarla açıklamak lazım. Stk’lar çağırıyor. 81 ilin ödediği vergiler ve kamu yatırımlarından aldığı payı gördüğünüz zaman açık bir biçimde görüyorsunuz. Kaynak olarak da Maliye, Kalkınma Bakanlığını, TÜİK’i kullanıyorum. Sadece resmi rakamları kullanarak sunum yapıyorum. Konuşulabilir. Bu tartışılabilir. Bu desteği istemesi kadar doğal bir şey yoktur. Tam tersi istememesi doğru değildir. Ben mecliste iken Manisa’da kim varsa, hepimizi çağırdılar, beni de çağırdılar, masada konuşuldu. Sorunlar tespit edildi, talepleri dile getirdiler. Ertesi gün Bakanlıklara gidildi ve katkı sağlandı. Aziz Bey o dosyaları dağıttıktan sonra kendi partisinin milletvekillerinden destek aldı. Bornova ilçe kongresinde Ulaştırma Bakanı açıklayacak. Yandık demektir. Yandı İzmir demektir. Orası daha çok kendi partilisine seslendiği bir platformdur. Dönüp büyükşehiri vuracak demektir.
Mithat Umutoğulları: Siyasi muhalefetin büyükşehir üzerinden yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Alaattin Yüksel: Demek ki büyükşehir doğru yerde. Rakipleriniz sizi alkışlıyorsa yanlış, eleştiriyorsa doğru yoldasınız demektir. Karşılığında 7 AKP’Lİ belediyesi. Tam tersine Aziz Bey, kendi seçmeninde bu konuda daha çok eleştirilir. Size oy verenlere öncelik vermiyorsunuz, tam tersine rakiplerinizin güçlü olduğu yerlere gidip hizmet veriyorsunuz diye. Rakamları koyup konuşmak lazım. Büyükşehir belediye başkanı da gidip çıkıp anlatsın, hangi belediyeye ne kadar yatırım yapmışlar diye. AKP’nin iktidar olduğu Ankara, İstanbul’a bakın. İstanbul’da bizim belediyelerimiz kan ağlıyor. Muhalefette olan, zaten HDP’li belediye bırakmadılar, kayyumlar yönetiyor. Bariyerlerle kapatılmış. Diyarbakır’da gördüm. Belediyeye girip çıkmak bile cesaret ister. Önce oy verenlerden başlayacağız dedi İstanbul’da. Salı toplantısında evel allah bağırılırdı, Ey Aziz Kocaoğlu diye. Birini görevden alıp yerine getirdiği adam, bizim seçmenlere hizmet edeceğiz diye laf ediyor yani.
Halil Solak: Deniz Yücel’in performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Alaattin Yüksel: Seçilirken de endişem yoktu. Yöntemle ilgili itirazım vardı. Genç bir arkadaşımız seçildi. O dinamizmle de özellikle de son günlerde bayağı aktif çalışıyor. İlçe gezilerine başlamadan önce aldığı eleştiri örgüte gitmiyordu. Bizde örgüte gitme merakı vardır. Bizim asıl işimiz dışarıda partiyi büyütmektir. Güzel bir şey yapıyor. Açıklamalarına bakıyorum il başkanımızın gittiği ilçelerde. Kimse kimse hakkında parti içinde negatif bir davranış, söz içinde bulunmaması lazım. Antalya’da bir bölge toplantısı yapmıştık. Orada da konuştum. Genel başkandan başlayarak negatif bir dil kullanmayalım diyordum.
Basına açık konuşmasında harika bir konuşma yapıyor. Kapalı toplantıda haklı olarak örgütten sıkıntı ve şikayetler ediyordu ki. Öyle laflar ediyordu ki ertesi gün partiye yönelik eleştiriler gündem oluyordu. O da oy oranımızı düşürüyor. İlçe başkanlarımızın mahalle temsilcisini bile belirlerken parti içi iktidara yönelik belirlemesi son derece hatalı. Gençliğin getirdiği bir dinamizm var. Bana göre doğru yolda. İyi yolda. Tecrübenin de elbette önemi var. Onun için tabi ki zaman gerekecek. Biz tecrübeli isimlerin mutlaka katkısı oluyor. Her konuda konuşan il başkanı arayışı basında da vardır. Biraz o konuda gün gelecek, belki de yeter diyeceğiniz günler de olacak. Bunu da yapacak. Eminim. Açıklama yapayım derken ciddi hatalar yapanı da gördük. Elli yaşında il başkanı oldum ben. Ama benim daha öncesi de aktifti.
Mithat Umutoğulları: Görev süresi bittiğinde İzmir bir siyasetçi kazanmış olur mu?
Alaattin Yüksel: Görevini tamamladığında Deniz’in örgüt tarafından tekrar istenilir bir il başkanı olacağını tahmin ediyorum. O yolda ilerlediğini görüyorum. Partiyi büyütme, kucaklama anlayışı var. Çekişmelerle ilgilenmiyor. Dönemini tamamladığında devam et baskısının geleceğine inanıyorum. 2,5 ay uzun bir süreç değil. Denizin temposunu da yükselteceğini ve iyi bir il başkanlığı süreci geçireceğine inanıyorum. Son il başkanı seçilmeden önce de gençlerden olsun diye ısrar etmiştim. Ben 26 yaşında ülkenin en genç meclis üyesi seçilmiştim.
Halil Solak: 3 partinin il başkanı tecrübeli. "Çiğ çiğ yerler" deniyor.
Alaattin Yüksel: Kesinlikle olmaz. İl genel meclisinin ilk toplantısında valiyle en sert tartışmayı ben yaşadım mesela. En sert yanıtı benden almıştı Vali. O zaman 26 yaşındayım. Bunun gençlikle alakası yok. Haklı olup olmamakla alakası var. Örgüt niye yalnız bıraksın kendi il başkanını. Tecrübe tek başına kriter değil ki. Gençlerin kullanabildiği teknolojiyi orta yaşlıların hangisi kullanabiliyor. Genetik birikimle geliyorlar. Yeni nesil bizden birikimli geliyor. Bizim sorunumuz ne, sosyal politikalarla az ilgilenmeli. Sinemaya, tiyatroda gençler, kadınlar var. Ben tam tersine o böyle paslanmış anlayışlara karşı, il başkanımızın yaklaşımları, tam tersine, çok daha karşılarında başarılı olacağına inanıyorum. Yüreklendirmek de lazım.
Mithat Umutoğulları: İYİ Parti. AK Parti-MHP ittifakı. Bu sürecin yerele yansıması nasıl olur?
Alaattin Yüksel: Sadece ittifak değil. Bunun geçmişte MHP’nin AKP’ye yaklaşımları açısından, AKP hükümetlerine ve şimdiki Cumhurbaşkanına yaptıkları çok ağır eleştirilere bakın. Samimi bulmak mümkün değil. Bana göre MHP, özellikle de Devlet Bahçeli, kendi koltuğunu kurtarmak için MHP’yi iktidar partisine payanda yapmıştır. O kurultaylar yapılsaydı MHP’nin başında Devlet Bahçeli olmayacaktı. 7 Haziran bile MHP’nin başında Bahçeli olmasaydı, bugün iktidar partisi olmayacaktı. Hiçbir açıdan mümkün görünmüyor. İki partinin ileride varlığını sürdürme amacıyla birbirlerine dayanması.
Devlet Bahçeli koltuğunu korudu, baraj altında kalma ihtimalini kurtarıyor. Yüzde 50 artı biri alması gereken Cumhurbaşkanının bunu alamadığını görüyor. Ve o gün ağır laflar ettiği Bahçeli’ye yaslanmak zorunda kalıyor. Karşılıklı bir çıkar ilişkisi. Ama bunu yaparken seçim güvenliğini ortadan kaldırmak, istediği sonuç yaratmak için, ona yönelik yasalar çıkartmak. Mühürsüz oyları yasal hale getiriyorlar. Bunu çıkarmaları bile referandumun geçersiz olduğunun, meşru olmadığının kanıtıdır. İtirazımız buna. Seçmenlerimizin endişe etmemesi gerekiyor. Diğer partiler de bir araya gelecek ve seçim güvenliği sağlanacaktır. Parti içinde zaman zaman açıklamalar oluyor. Milletvekili partinin kendi organlarında kararlar alınmadan bu tür lafları söylemesi doğru değil.
İYİ Parti’de beklenen ivmeyi kazanamadığını görüyorum. Orada da genel başkanı milletvekili de olmayacağım. Benim amacım Cumhurbaşkanı seçilmektir diyor. İYİ Parti zaten Meral Hanımın . iyi partide gelecek gördüğümü söyleyemem. Muhalefet partilerinin hepsi, İYİ Parti, Saadet, HDP’si bir araya gelip. İktidar partisi zaten parti olarak değil kişi olarak devam ediyor.
Demokrasi bloğunu oluşturmak lazım. Saadet Partisi direniyor. Türkiye’de demokrasi isteyen herkesin, bir araya gelip bu demokratik düzeltmeyi Türkiye’ye yaşatması gerekiyor. Ondan sonra yarışalım kendi aramızda. Ama önce her şeyi kenara bırakıp. İstediği kadar seçim hilesi yaşansın. Diyelim ki baskı var. O baskılara karşı 1946’da nasıl yükseliyor Demokrat Parti değil mi? Aynı DP kendisi güçlendikten sonra kendisi inanılmaz bir baskı oluşturuyor seçmen ve diğer siyasi partiler üzerinde. Orada da CHP yükseliyor. 1960 ihtilali CHP iktidarını engellemiştir aslında. Bütün bunlara rağmen ben önümüzdeki ilk seçimden çok umutluyum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.