Yürek yemişlerin cevap hakkı!
Ali Eyce yazdı; Yürek yemişlerin cevap hakkı!
Dünkü yazımda belediye başkanı aday adaylarına biraz dokunmuşum galiba.
Yorumlar geldi.
Sitem dolu, biraz kırgınlık dolu, biraz şaşkınlık dolu, sıfır da bilgi dolu.
Takdir dolu, hem fikir dolu, ‘Ben varım’ diyenler dolu.
Yorumlayanların, yorumlarından aday adayı olduklarını bilmemek için zeka özürlü olmak lazım.
Bir aday adayı yorumun özünde, ‘Sen de aday adayı ol, cesaretin varsa’ demiş.
Haklı!
Aday adayı olmak cesaret işi.
Bilgi işi değil!
Benim de bilgim var ama cesaretim yok.
Yorum yapan aday adaylarına, bizim aday adayı olmamıza gerek olmadığını, bizim bir koltukta oturmaya hevesli olmadığımızı, bizim kamuoyu tarafından bize verilen gazetecilik göreviyle gönüllerin dolaylı adayı olduğumuzu, kamuoyunun makamında oturarak en yüksek makamda olduğumuzu, her siyasi görüşten vatandaşımızın her türlü hakkını korumakla da partiler üstü olduğumuzu anlatmak isterim ama bunu da anlayacak kapasiteye sahip olduklarını sanmıyorum.
Yazımda aday adayı olmanın kötü bir şey olduğunu yazsaydım sitemlerinde biraz haklı olabilirlerdi de, ben aday adayı olanın nasıl bir bilgiye, yetkiye, etkiye sahip olması gerektiğini yazdım.
Bunu yazarken de içimden geleni değil, seçmen statüsünde olan vatandaşın beklentisini bildiğim için yazdım.
Seçmen, bilgili, yetenekli, iletişimi kuvvetli, vizyon sahibi, proje sahibi aday adayını tercih edip, adaya oy verip, başkan yapmak istiyor.
Hayatını direkt ilgilendirecek konularda karar verecek olan, uygulamalar yapacak olan, projeler üretecek olandan bu tür donatımları beklemesi de gayet doğal.
Doğal olmayan, bunlara sahip olmadığını bilip, yazıma içerlenip, benim bir tarafım eksik diye düşünüp yorum yapmaya gerek duyanda.
Diğer yandan bu yazının tam da karşılığı olarak kendini gören, ‘Ben varım, ben biliyorum, ben yapıyorum, ben düşünüyorum, ben üretiyorum’ diyenler da var.
Kendisini bu konuda yeterli görenlerin aday adaylıkları da, adaylıkları da, başkanlıkları da hayırlı olsun, hayırlı olur.
Öte yandan seçmen tarafından da bakmak lazım, bilgiye, yetkiye, yeterliliğe, üretmeye, vizyona.
Sene 1990 olsa bugünkü gibi aday adayı olmanız, seçime hazırlanmanızı, birkaç köşeye afişler asıp kendinizi tanıtmakla, tanınmış olduğunuzu, bilgili olduğunuzu, yetenekli olduğunuzu, vizyon sahibi olduğunuzu, proje üreten fabrika olduğunuzu düşünmek yeterli.
Ama sene 2023, iki hafta sonra da 2024.
Dijital ortamın bu kadar geliştiği, hızlandığı, bilginin ve bilgisizliğin peynir ekmek gibi bu kadar açık ve net göründüğü yüzyılda, yetersizliğiniz varsa bunu saklayamazsınız.
Seçim zamanına kadar da seçmenin size oy vermesi için ikna etmiş olamazsınız.
Elalem çarşı pazar görsün diye dolaşmış olursunuz.
Geçmiş olursunuz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.