Zanaatte 35 yıllık gurur: Bülent Alcan!
Arif Çayan yazdı; Zanaatte 35 yıllık gurur: Bülent Alcan!
Bazı dükkânlara girince zaman yavaşlar. Duvarlarda asılı ceketler, masanın üzerindeki kumaşlar, çekmeceden çıkan mezura… Hepsi insana aynı şeyi fısıldar: “Burada acele yok.”
İzmir Alsancak’ta, 1434 Sokak’taki Bülent Alcan atölyesi işte tam olarak böyle bir yer.
Bülent Alcan, 35 yılı aşkın süredir terzilik yapan bir usta. Ama onu farklı kılan sadece yıl sayısı değil; mesleğine duyduğu saygı. O, Alcanlar ailesinden kalan bir mirası sırtında değil, kalbinde taşıyan son temsilcilerden biri. Her dikiş, biraz geçmiş; her prova, biraz hatıradır.
Bugünün dünyasında her şey hızlı. Kıyafetler raftan alınıp aynı gün tüketiliyor. İnsanlar kalıplara uyduruluyor, bedenler ölçülmeden giydiriliyor. Bülent Alcan ise bu hız çağında hâlâ durmayı seçenlerden. Önce bakıyor, sonra dinliyor, en son mezurasını çıkarıyor. Çünkü onun için ölçü almak, yalnızca santimetre saymak değil; insanı anlamak demek.
Boy, omuz, kol… Evet, hepsi teknik detaylar. Ama asıl mesele duruş. İnsan kendini nasıl taşımak istiyor? Nerede rahat edecek? Hangi günde, hangi duyguyla giyecek o elbiseyi? İşte bu soruların cevabı, Alcan’ın işini zanaatten sanata taşıyor.
İtalya ve İngiltere’den gelen kumaşlar, titizlikle seçilen iplikler, el emeğiyle atılan dikişler… Bunların hiçbiri gösteriş için değil. Hepsi bir anlayışın parçası. Az ama iyi üretmek. Çok değil, doğru yapmak.
Özellikle düğün hazırlığında olan damatlar için Bülent Alcan’ın atölyesi bir terziden fazlasıdır. Heyecanın, stresin, beklentinin iç içe geçtiği o günlerde, güven veren bir ses olur. “Merak etme, olacak” diyen bir usta eli… Mezuniyetler, özel davetler, hayatta bir kez yaşanan anlar; hepsi onun iğnesinden geçen emekle şekillenir.
Bugün bu şehirde hâlâ kişiye özel elbise diken ustalar varsa, bunun sebebi Bülent Alcan gibi isimlerin inatla direnişidir. Seri üretime karşı sabrı, kalitesizliğe karşı emeği, aceleye karşı ustalığı savunmalarıdır.
Bir gün o dükkânın ışığı kapanırsa, geriye sadece elbiseler kalmaz.
Bir anlayış, bir kültür, bir emek hikâyesi kalır.
Ve insan şunu düşünür:
İyi ki bazı insanlar hâlâ ölçü alıyor…
İyi ki bazı ustalar hâlâ insanı merkeze koyuyor.







Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.