ZİHİN OYUNLARI
Yusuf Akın yazdı
Hiç uygarlık elçisi diye adlandırılan bir sırtlan gördünüz mü?
Ya da merhamet öbeği olduğunu söyleyen bir akbaba.
İşte öyledir.
Yaralı bir dönemin, küçük dünyalı çocukları.
Bizler kimsesizliğin kucağında.
Kim olmanın peşindekiler.
Ellerimiz ile ördüğümüz hapishane demirleri.
Vazgeçmenin gerçek büyülü dünyasını tadamayanlar.
Alışkanlık yumağı içerisinde kıvrananlar.
Gerçeğin ve yalın olanın ıskalandığı hayatlar.
Sahici aşkların göçüp gittiği viran çöl insanları.
Kurduğu yaşamı yadırgayanlar.
Başkalarının kurduğu çadırlara imrenenler.
Neye yaradığını bilmediği bir sürü düzenekten kurtulmaya çalışanlar.
Toplum adlı şürekânın sunak kurbanları.
Eylem de olarak, var olmaya çalışanlar.
Koşturanlar…
Koştukça daha çok yorulanlar.
Modern yaşamın köleleri.
Dayanma acı eğrisini yükselten, acı seviciler.
Yokluğun en var olma anı olduğunu bilmeyenler.
Ne kadar azsak, o kadar çoğuz sözünden uzaktakiler.
Uzağımızda sandıklarımızın yakında olduğundan bihaberler.
Ayaklarındaki zincirlerden kurtulamayanlar.
Pranga ustaları.
Seve seve damgalananlar.
Kurtulmanın önünde tek engel var.
Bizler…
Kendimiz…
Kendi zihinleri tarafından kandırılanlar.
Açığa çıkmalı sevda.
Açığa alınmalı yalanlar.
İstifa etmenin vaktidir, dayatılmış yanlışlardan.
Boşlukları anmadan hayat gerçek hakikate varmalı.
Bütün zincirleri kırarak fark etmeli gerçeği.
Zihnin oyunundan kurtularak varmalı bilince.
Yeniden insan, yeniden hayat.
Demeli insanlar...*
Yusuf AKIN/17.03.2022/İzmir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.