Fidayda Kılıçkıran
56. KÜTÜPHANELER HAFTASI
Tarih boyunca siyasal, kültürel, ekonomik, biyolojik, coğrafi birçok değişim yaşamış olan insanoğlu;
bugünlerde kendi elleriyle yokettiği hiçe saydığı bir çok soyut ya da somut değerleri kaybetmenin getirdiği sonuçlarla yüzleşiyor.
Beklenen neydi oysa şimdi neredeyiz?
Şüphesiz bundan 20 yıl önce 2020’lerde uçan arabalar aklınızın hayal bile edemeyeceği yeni buluşlar, keşifler yaşayacağımızı sanıyordu insanoğlu....
Böyle hayal gücümüzü zorlayan beklentilerimiz varken,
bir sabah; doğal afetlerin, savaşların, çevre kirliliğinin, salgınların ,kasıp kavurduğu bir dünyaya gözlerimizi açtık...
Yeni bulunacak icatlara ,keşfedilecek galaksileri kurgularken bireysel insan olarak aklımızın alamayacağı kadar büyük hesaplaşmaların tam ortasındaymışız meğer...
Mesleğim gereği sanat tarihi okuma fırsatım olmuştu ,hatta dersini görme...
O sebeple yaşanmış çağlar çok uzak değildi bana...
Bu yüzden net söyleyebiliyorum ki bir sabah gözlerimi açtığımda,
Bir zaman makinasıyla ortaçağa geri gönderilmiştik adeta ...
Modern zamanın Ortaçağına uyanıverdik 2020 nin martında...
Yeniden akla ve bilime güvenerek bu ortaçağ zihniyetinden hep birlikte kurtulmamız gerekiyor...
Hep birlikte bu orta Çağ’dan yeniden doğuş anlamına gelen Rönesansla uyanmamız gerekiyor belli ki...
Dünya şairi Nazım Hikmet’in çağları aşan dizeleri de bizlere yol gösterebilir belki bu zor süreçte : “Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.”
Bazen yolunu kaybettiğinde en başa dönmeli insan...
İslamiyet nasıl başlıyordu mesela;
Oku!!!
İslamiyetin ilk emri bile “Oku” değil miydi?
Bu yaşanan zor zamanlardan bilimin sanatın birlik olmanın ve okumanın daha çok okumanın kıymetini değil gerekliliğini anlayalım umudu taşıyorum hala...
Çünkü bakıyorum da, düşünüyorum da gelen her şey başımıza her zaman cehaletten gelmedi mi?
Belki de dijital bir eğitim sistemine ,dijital bir hayata geçmeye çalışan dünyada, tüm yaşam dijital olsa bile bir kitabın sayfalarının arasındaki hani kitap ne kadar eski olursa o kadar güzelleşen kokusu vardır ya sayfalar arasında, işte o kitapların sayfaları arasındaki burnumun en derinliklerine çekmeye bayıldığım kitap kokusunu duymazsa bir çocuk; çocukta olamaz insan da bence...
Varsın her şey dijital olsun çocuklarımıza bir şekilde bir yolunu bulup her zaman kitap almalıyız, bunu unutmamalıyız...
Yaşadığımız yüzyıl bilgi, ilerleme dönemidir.
Kitaplar bilime giden yoldur.
Eldeki bilgilere göre ilk kütüphane, Asurlular zamanında kurulmuştur. Osmanlı imparatorluğu döneminde de kitaba ve kütüphaneye büyük önem verilmiş.
Ülkemizde çeşitli dönemlerden zamanımıza kadar gelen büyük kütüphaneler var bu sebepten.
Bugün başlayan ; 56. Kütüphane Haftası'nı tıpkı dünya tiyatrolar gününü kutladığımız gibi evlerimizde kutluyoruz maalesef.
Ama belki bugün bu yazıma denk gelen biri ; bu günün hatırı için bir kitabı açıp sayfalarının kokusunu özlediğini hisseder kimbilir ....
Bu kabusun bir an önce son bulup çocuklarımızın seneye bugünü kütüphanelerde geçirip , bir kütüphanede ses çıkarmanın mahcubiyetini yaşamaları dileğimle ....
Sevgiler
F. K.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.