Funda Küçük
Ağaç yaşken eğilir
Gün geçmiyor ki haber programlarında bir “hayvana şiddet” haberi görmeyelim. Toplum olarak son zamanlarda mı bu kadar vahşi ve acımasız olduk, yoksa daha önce de böyleydik de yaşananlardan haberimiz mi yoktu?
İnsanların hayvanlara davranışları, insanlıklarının göstergesidir. Yaşadığımız ortamı sokak hayvanlarıyla paylaştığımızı hiçbirimizin unutmaması, onlara herkesin yardım etmesi, saygı duyması gerekirken bu canilik niye? “Hayvanları sevmeyen, insanları da sevmez” şeklinde anonim bir söz var. Bu sözü çok doğru buluyorum ve inanıyorum. Dünyada bizden başka hiçbir canlının yaşamaya hakkı yokmuş, sadece bize aitmiş gibi davranmak, sokakta yaşam mücadelesi veren canlara acımasızca zarar vermek, itip kakmak, taş atmak, birkaç iyi insanın onlara vermiş olduğu bir lokma ekmeği ve bir yudum suyu alıp atmak, dökmek vs. Saymakla bitmiyor, insanoğlunun vahşiliği. İnsan diyorum, peki ne kadar insanız? Hayvan kim, insan kim? Yaşananları gördükçe hayvanlaşası geliyor içinde bir tutam hayvan sevgisi ve vicdanı olan birisinin.
Okullarda, evlerde çocuklarımıza ilk öğretilmesi gerekenlerin akademik bilgiler olduğunu sanıyoruz. Yükleniyoruz çocuklarımıza ve başarılarıyla gurur duyuyoruz. Dünyanın en iyi bilim insanlarını, doktorunu, mühendisini yetiştirebiliriz. Ama bu kişilerin önce yetiştirilmesi gereken başka yerleri var; kalpleri, vicdan ve merhamet duyguları. Yani evrensel bilgiler. Bu dünyanın neresine giderseniz gidin aynıdır. Dürüstlük, doğruluk, vicdan, merhamet, yardım severlik vs. Sonra dönüp bir bakıyoruz, kendinden başka kimseye ya da hiç bir canlıya acımayan, düşünmeyen robotlar sarmış etrafı.
Yaşam tarzlarımızın da etkisi var tabii. Çocuklarımız modern rezidanslarda, apartmanlarda yaşıyor. Sosyal aktivitelerini gerçekleştirdiği yerler de Avm’lerin içindeki oyun parkları ya da sanal dünyaları. Kapatmışız onları renkli, ışıl ışıl bir kutunun içine, sözde çok mutlu. Hani bahçe, hani hayvan sevgisi, hani paylaşma? Hiç biri yok. Hal böyle olunca sokakta karşısına bir kedi, köpek çıkınca çocuk avazı çıktığınca bağırıp, korkuyor. Anne-babalarda hoşt, pist diyerek –ki bu en masumu- kovalıyor. Nereden alacak bu çocuk hayvan sevgisini? Onun yaşam mücadelesi verdiğini, tek istediğini bir lokma mama, bir yudum su, birazcık sevgi istediğini nasıl öğrenecek?
Atalarımız ne güzel söylemiş; “Ağaç yaşken eğilir” diye. Nerede ve hangi şartlarda yaşarsak yaşayalım, küçükken evrensel değerlerden, hayvanlara zarar vermemiz gerektiğinden, bu dünyada onların da yaşamaya hakkı olduğundan, onların da duyguları olduğundan, canlarının yandığından, acıkıp susadığından, paylaşmamız gerektiğinden, sevgiye ihtiyacı olduğundan, bir can taşıdığından haberdar etmezsek, öğretmezsek, büyüyünce bunları onlara öğretmemiz imkânsız. Bırakın çocuğunuz elindeki simidi karşılaştığı bir köpekle paylaşsın. Bırakın bir kedinin başını okşasın. Bırakın bir kaba su koyup yaz günü susuzluktan kavrulmuş bir hayvana su versin. Biz öğrenemedik, bırakın onlar insan olmayı öğrensin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.