Ali EYCE
Altın semerli eşek!
Akşam serinliği ve rüzgârın etkisini attırmasıyla, gündüz almış olduğum sıcaklığı evimin balkonunda yok etmeye çalışıyorum.
Amaç hem biraz serinliğin keyfini çıkarmak, hem de gündüz biriken sıcaklığı bedenimden atarak, uyku haline geçmeden ondan kurtulmak.
Balkondan sokak lambasının dibindeki çöp konteynerine gözüm takıldı. Sokak lambasının tam altında durduğu için de karanlık sokakta en dikkat çeken aydınlıkta onun üzerindeydi.
Bir adam eski büstü bir motordan modifiyeli edilmiş arabasıyla, yanında 10 yaşlarında oğluyla birlikte çöp kutusunun yanına geldi. Elindeki cep telefonunun lambasını yakan çocuk çöp kutusunun içine baktı. Sonra babası geldi ve birlikte tekrar baktılar. İçindeki pet şişeleri, plastik namına ne varsa hepsini çöpün içindeki poşetleri yırtarak, kurcalayarak çıkartıp, motorun arkasında iki bölme halinde yapılmış doldurma alanlarına attılar.
Onlar diğer çöpe giderken, baba-oğulun gecenin bir yarısı hayatlarını kazanmak için gayretlerini izledim. Aynı yaşta çocukların biraz ilerde parkta oynadıklarını düşündüm. Aynı yaşta adamların biraz ilerde kahvehanede oyun oynayıp, çay içtiklerini düşündüm. Baba ve oğul, başka çöp kutularında kısmetlerini aramak için gözden kaybolana kadar.
Balkonda bunları düşünürken, 10 dakika sonra bir başka genç adam, arkasında koca çuvalın olduğu tekerlekli el arabasıyla geldi. Aynı çöpe baktı. Kendisinden önce bakan olduğunu, çöpün kurcalandığını ve içindekilerin alındığını kafasına takılı yanan lambanın aydınlatmasıyla gördü.
Ellerini havaya kaldırıp, nasibinin ondan önce toplanmasına sitem ederek o da başka çöplere doğru yola koyuldu.
Derken bir 10 dakika sonra bir adam ve bu kez yanında bir kadınla geldi aynı çöpün başına. Ellerinde aydınlatma olmadan çöpe baktılar. İçini kurcaladılar. Birisini aldığından kalan, diğerinin göremediği ve belki de daha derinlerde olan birkaç parçayı bulup çıkardılar. Son nasip onların oldu.
Ardından çöp topladığı belli olmasın diye elinde torbasıyla gelen, çöp toplamayı profesyonelleştirerek takım taklavatıyla gelen 10, 15 kişi daha oldu.
Her birisini ayrı ayrı izledim balkondan.
Bir çöpten, kaç kişinin kısmet aradı, rızık aradı.
Bunları düşünürken terzi olan yeğenim dükkânında işe aldığı 18 yaşındaki genci düşündüm.
Genç, terzilik bilmiyordu, üniversite sınavına girmiş, yaz sonuna kadar sonuçların açıklanmasını bekliyordu. Cebinde babasının aldığı son model telefonla, dükkânda sabahtan kısmı temizlik yapıyor, sonrasında ise gelen olursa ‘hoş geldin’, giden olursa ‘güle güle’ diyor ve başka da bir işe karışmıyordu.
Yol, yemek ve artı 50 TL günlük çalışma ücreti alıyordu. Aylığı cebine 1500 TL, midesine ve ayaklarına 1000 TL kadar giriyordu.
Beş gün çalışan genç, bir mazeret üreterek işi bıraktı ve ayrıldı.
15 insan ve bir gençten ortaya çıkan bir hayat dersi:Çalışmak isteyen rızkını çöpten dahi çıkarır, çalışmak istemeyene altından semeri olan eşek getirseniz de ne fayda!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.