Arka Bahçem

Ön kapısı vardı ama ben arka kapısından içeriye girmeyi tercih ettim. Arnavut taşlarına bakarak ilerledim bir süre. Akşam olmasına rağmen oldukça aydınlıktı, çay bahçesine yaklaştıkça daha da aydınlanıyordu. Yol kenarına dizilmiş olan masalara yaklaştığımda kafamı kaldırıp etrafa baktım, kendime oturmak için manzarası güzel bir yer seçtim. Aslında seçmedim, zaten boş ise hep o masaya otururum. Manzarası güzel dediğime de bakmayın. Yol kenarı, gelip geçen arabaları seyredebiliyorsunun sadece. Ama olsun, ben seviyorum burayı. Masam boştu ve oturdum. Yanıma gelen garsona her zamanki gibi orta türk kahvemin siparişini verip etrafı seyrettim.
 

Hayatımdaki siyahtan mıdır bilmem? Renkleri çok severim. İçimde hiç büyütemediğim bir çocuk var galiba, onca acıya direnen. Belki de bu yüzden. Bilmiyorum. Maviyi daha çok sevsemde, çok fazla ayrım yapmıyorum. Belki de hepsine ayrı anlamlar yüklediğim için de olabilir. Onu da bilmiyorum.
   

   Burayı arka bahçem olarak kabul ettim. İsmi gibi " Kar Beyaz " ferahlatır beni. Ne zaman içim sıkılsa, ne zaman nefes almak istesem, ne zaman insanlardan kaçmak istesem buraya gelirim. Gündüzleri de güzeldir ama akşamları daha güzel. Dışarının karanlığı yüzünden arnavut kaldırımlarına vuran aydınlatmalarıyla, farklı bir dünyaya ışınlanmış gibi hissediyorum her seferinde. Yol kenarını ayıran korkulukların bölmelerindeki kristal şeklindeki süslere her baktığımda binlerce parçaya bölünen hayatımı nasıl birleştirmeye çalıştığımı düşünürüm. Bahçemin içinde olduğum içinde hepsini birleştirebileceğime inanırım. Ama en güzeli etraftaki ağaçlar arasına gerilen kablolarla, renkli fenerlerden yapılan ışıklı yol bana içimdeki çocuğun sesini duyurur. O gerilmiş kablonun üzerinde, bir ip camzası edasıyla o renkten öteki renge koşuşumu düşlerim. Tıpkı yaşatmaya çalıştığım umutlarım gibi. Her renge farklı bir hayal sığdırıp, her renkten farklı bir güç alırım. Oysa hiç gücü yokken yüreğimin, bahçemde nefes aldığını hissederim.
       

  Aslında viran olmuş hayatımın tek nefes alan yeriydi burası, tek dokunulmamış, talan edilmemiş. Belki de bu yüzden ben de burada nefes alabiliyordum. Bilmiyorum. Bildiğim tek şey birazdan, kahvem bitip masamdan kalktıktan sonra, adımlarım bahçe kapısına yaklaştıkça, arnavut taşlarına vuran ışık her adım atışımda biraz daha kararacak. Bahçe kapısından çıktıktan sonra ben, renkler yine solacak ve dünyam yinen siyahlaşacak, gün ortasında bile zifiri karanlıkta kalacağım. Çok iyi biliyorum.

Tahayyül et !
Bir kuşsun. Şunu da unutma! Bir kuş olsan bile, kanatlarını açtığın kadar özgürsün bu hayatta. Bir arka bahçen olsun; kimsenin bilmediği, içinde rengarenk çiçekleri olan, hayatın meşakâtinden uzaklaşıp, ruhuna huzur katan.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum