
Ali EYCE
Asıl olan helalleşmekse! 'Helalleşmem!'
Bazen okuduklarımız, bazen duyduklarımız, bazen gördüklerimiz, bazen de yaşadıklarımız bize yazı konusu oluyor.
Yani Türkçe anlamıyla, nefes alıyorsak bu yazmak için yeterli!
Şükür!
Geçtiğimiz günlerde trafik cezası yedim!
Son kelime biraz ağır kalıyor, yedim değil de 'Trafik cezasına maruz kaldım' demek daha mantıklı.
Genç trafik polisi bir kızımız, kızımız diyorum onun yaşında kızım olduğu için, aile bağı olduğu için değil.
Aracıma trafik cezası yazdı!
Neden yazdığını sordum, trafik kanunu ilgili maddesine göre yaya geçidi üzerine aracımı park ettiğim için olduğunu söyledi.
Aracımın içinden indim, yaya geçidi, trafik ışıkları, emniyet kemeri ve trafik polisinin uyarıları benim her daim uyduğum, dikkat ettiğin bir unsurdur, arabamın 7 metrelik yaya geçidini nasıl ihlal ettiğine baktım.
Arabamın tamponunun yaklaşık 10 cm yaya geçidinin tek sarı şeridinin üzerine geldiğini fark ettim.
Arabamın tekerlekleri yaya geçidinin üstünde değil yani.
Neyse genç trafik polisi kızımız, büyük şehirlerde anlık park etmeleri, anlık ihlallerin trafik yoğunluğundan kaynaklandığını anlayamayacağı ve anlayışlı olamayacağı için cezayı yazdığını, tebligatın tarafıma geleceğini söyledi.
Bütün bu yaşanmışlıklar 60 saniye içinde oldu ve bitti.
Ceza 993 TL!
Gazeteci refleksiyle aracımın duruşunu fotoğrafladım, genç trafik polisimiz de ben fotoğraflıyorum diye fotoğraflamaya başladı.
Ceza yiyen aracımın fotoğrafını çekerken, gayri ihtiyari ceza yazan genç trafik polisimizin fotoğraf çekme anlarını da çekmiş oldum.
60 saniyede, 10 cm'deki cezayı birlikte tespit ettik, telefonumuzun kayıtlarına aldık.
Trafik polisinin yazdığı cezayı silme hakkı hukuksal olarak yok!
Yazılmış yazılmıştır!
Trafik polisinin hayatın olağan akışında, şehrin olağan yaşantısında birinci görevi trafiği denetlemek, düzenlemektir ama.
Sadece ceza yazmak değil!
İzmir Sulh Ceza Mahkemesi'ne yazılan cezayla ilgili olarak itirazımızı yaptık.
Fotoğraflarla 60 saniyede, 10 cm ihlalin doğallığını, uyarılması gerektiğini, direkt ceza yazılmamasını dilekçemizde izah etmeye çalıştık.
7 metrelik yaya geçidinde, 10 cm tampon ihlalinin yaya geçidine park etmek olmayacağını izah etmeye çalıştık.
Park eden aracın camlarının açık olmayacağını, trafik düzenleme ve denetlemenin birinci görev olacağı için ceza yazılmadan önce uyarılması gerektiğini izah etmeye çalıştık.
Kısaca mağdur olduğumuzu izah ettik!
Hukuk ne derse o!
Ancak ceza yazıldıktan sonra özellikle o yaya geçidinde aklım kaldı, gözüm takıldı.
Ertesi haftalarda, ertesi günlerde, ertesi saatlerde tamponu 10 cm değil, bütün kalıbıyla yaya geçidini ihlal eden araçları gördüm.
Kimisi sivil vatandaşın, kimisi resmi kurumların.
Yaya geçidinin bir ucu unlu mamuller satan kafeteryaya dayanıyordu.
Doğal olarak bir iki parça bir şey almak isteyen de, oturup bir şeyler yemek isteyen de yaya geçinin 10 santimini değil, 7 metresini ihlal ediyordu.
Hayatın doğal akışı, yaşamının doğal gereği, şehrin doğal hali.
Doğal olmayanın bana denk gelmesi ayrı bir konu!
Ceza iptal edilirse, o genç kızımıza yoğun şehirlerde denetleme ve düzenleme görevinin ceza yazmaktan daha önemli olduğunu öğrenmesi için, iptal kararını kendisine özellikle ulaştırmaya çalışacağım.
Ceza kesinleşirse, cezayı bir talihsizlik, bir şansızlık, bir anlık dalgınlık olarak görüp devletimin kasasına seve seve yatıracağım.
Ama rahmetli Alev Alatlı'nın şu cümlesi aklımda her zamankinden daha çok hep kalacak.
“Helalleşmek, mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıydı; çünkü her yasal hak, helâl değildir ve olamaz. Aslolan, hakkın eda edilmesi olmalıdır; aslolan helalleşmek olmalıdır, helalleşmek olmalıydı."
Helalleşmem!
Vesselam!