'Bir gazeteci ölmüş diyeler, kırk gün arayalar, kırkbirinci günlerde de bulamayalar'

Suudi Arabistan konsolosluğuna evlilik hazırlığı için giren bir gazeteci Cemal Kaşıkçı.

Sonra ordan çıkamayan, ölü ya da dirisi ortada olmayan gazeteci Cemal Kaşıkçı.

Konsolosluğa girdiği belli, öldürüldüğü belli, tek belli olmayan ölüsü.

15 kişilik infaz timinin Türkiye'ye geldiği belli, öldürdüğü belli, ölüsü nerede belli değil.

Suudi Kral, Suudi Veliaaht Prens dahi bütün yetkililer vahşi cinayeti kabul ediyorlar, yapan, yaptıran herkesin ceza alacağını söylüyorlar, tutuklananların olduğunu açıklıyorlar.

Ama Cemal Kaşıkçı'nın cesedi şurada demiyorlar.

Katiller elinizde, konuştukları dili de biliyorsunuz, bir zahmen sorun da Cemal Kaşıkçı'yı nerey gömdüler, nereye attılar, nerede parçaladılar vs ne yaptılarsa onu da söylesinler, söylettirin.

Derdimiz o değil, öldüğünü kabul ediyoruz daha ne istiyorsunuz. Cesedin nerede olduğunun ne anlamı var' diyorsanız bu bir ciddi bir devlet anlayışına, insanlığa ve hukuka sığmayan bir söylemdir.

Bu söylemek, 'Bize ne kardeşim. Bizimkiler bir şekilde öldürlüder, bir şekilde yok ettiler, Türkiye de sıkıyorsa bulsun' demekten başka ne olabliir.

Suudi yetkililer şunu da yapabilir, biz soramıyoruz, utanıyoruz diyorlarsa, göndersinler tutukladıkları infaz timindekileri bizim Türk polisine, 24 saat içinde Cemal Kaşıkçı'nın nerede olduğunu söyletirler.

Bu da bizim Türk polisinin sorgulama tekniği ve yeteneği.

Ama ne çare,  olayların olduğu konsolosunu abar topar ülkesine dönmesine izin veren Suudiler, yine apar topar bir kararla konsolosu görevden alarak niyetlerinin aslında ne olduğunu bir şekilde gösterdi.

Suudi Arabistan,  bana göre soruşturmayı kayıtlarına şöyle almış ve kapatmıştır.

'Bir gazeteci ölmüş diyeler, kırk gün arayalar, kırkbirinci günlerde de bulamayalar'

İnsana Dair :

Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin

Yunus Emre